Hoşça kal sevgilim

İlknur Yılmaz yazdı...

İlknur Yılmaz

İlknur Yılmaz

Yer: İletişim Fakültesi, Gazetecilik sınıfı...

Sınıfta da her derste en önde oturan heyecanlı bir kız öğrenci...

Önünde çeşitli yayın organlarının gazeteleri...

Sürekli köşe yazarlarını okuyor.

Hayalleri var...

Sık sık; bir gün kendisinin de 'köşe yazarı olacağını' söylüyor...

Derslerde tartışıyor...

Orta Doğu'yu okuyor, ABD'yi, Avrupa'yı analiz etmeye çalışıyor...

Durmadan okuyor, kabuğuna sığmıyor...

Bakınca anlıyorsunuz; anlatacak hep bir derdi var...

İşte şu an tam da 'o öğrencinin köşesini' okuyorsunuz...

Bu köşe o öğrencinin son köşesi olmayacak belki ama hayallerini gerçekleştirdiği ilk köşesi oldu. Bu nedenle onda yeri hep ayrı olacak...
................

Sevgiliyi 'görmek, tanımak, dokunmak' şart mıdır?

Hayır!

Niye mi?

Anlatayım:

Çünkü bu saydıklarım değil, onunla 'arandaki bağdır' aslolan...

Sevgililik; karşılıklı olarak sevgi ve bağlılık duyulan kişiyle yaşanan ilişkiye denir.

Köşe yazmaya başlayınca anlatacak hep bir derdin oluyor... Ya da benim gibi anlatacak dertleri olanlar köşe yazarı oluyor...

Yazar için okurlar da, derdini dinleyen 'en sevgili' kişi oluveriyor...

Hem seviyorsun, hem bağlılık duyuyorsun...

Yazar- okur arasında oluşan görünmez bağ öyle kuvvetli oluyor ki bazen bunu anlasa anlasa 'okurlarım anlar' diyorsun.

Bazen ise yazıya karşı gelen mesajlarda anlaşılmadığını hissedince kendi kendine hayıflanıp, 'beni sadece anlayan okusun!' diye tribe bile giriyorsun...

Anlaşılmadığını hissedince sinirlendiğin gerçek bir sevgili tribi...

Bu köşede çok kez ironi yaptım ama bu kez dümdüz anlatacağım:

Her şeyin bir sonu var belki ama vedaları oldum olası hiç sevmedim. Bu nedenledir ki hayatım boyunca kimseyle ne vedalaştım, ne de veda mesajı attım. En fazla onlara; bana kattıkları ve hayatımda üstlendikleri rol için teşekkür ettim.

Bunları neden anlatıyorum?

'Bu bir veda yazısı değildir' demek için.

Dediğim gibi 'ilk' ama 'son' değil...

Bugüne kadar 'anlattığım' tüm dertleri dinleyen tüm okurlara bin teşekkür...

Anlattığım dedim çünkü 'anlatmadığım' dertlerim de oldu. Kimse anlatma demedi belki ama gün oldu anlatmak içimden gelmedi.

O sırasında oturan idealist öğrenci; anlatmadığı tüm dertleri için de özür diliyor...

Ne demişti şair Atilla İlhan:

"Ayrılık da sevdaya dahil... Çünkü ayrılanlar hala sevgili..."

Hoşça kal sevgilim...

(Tabii şimdilik)

Kaynak: haberet.com