Can Atalay'ı Meclis'e götürecek yol
İlknur Yılmaz yazdı...
Bohemyalı yazar Franz Kafka,
"Hukuk okudum. Yani; sınavlardan birkaç ay önce, sinirlerimi kurutarak ruhumu, binlerce ağzın benim için çiğneyip hazırladığı odun talaşıyla besledim"
dedi ve okuduğu bölüm ekseninde yani hukuk teması üzerinde şekillenen Dava, Şato, ve Ceza Kolonisi başta olmak üzere birçok eser yazdı.
Dünya edebiyatının kült eserlerinden biri olan Dava, Kafka öldükten 1 yıl sonra yakın arkadaşı Max Brod'un katkılarıyla yayımlandı.
Dava'nın ana kahramanı Joseph K.'nın hayatı, adaletin önündeki umutsuz mahkeme kapısında beklerken adalete ulaşamadan son buldu.
Joseph K.'yı yargılayan sadece görünmez güç değil, aynı zamanda çürüyen bir yasaydı...
Hukuk okuyan Franz Kafka, yaşamı boyunca hukuk eleştirisi yaptı. Öyle ki; bu alandaki en büyük eleştirisini yaptığı ve kariyerinin en sükse yapan kitabı Dava'yı yazarken öldü.
Franz Kafka'nın Türkiye'de hukukçu bir meslektaşı var:
Can Atalay...
Atalay, bir hukukçu olarak, ülkesindeki en büyük hukuk kavgasının tam merkezinde yer aldı. Üstelik 'hikayesinin kahramanı kendisi' oldu.
Yıllarca oturduğun hukuk fakültesi sıralarında girdiğin tüm sınavları versen de, diplomanı alsan da, bir bakıyorsun; meğer sınav bitmemiş, hayat karşına sıfırcı bir hoca çıkarmış ve o hoca doğru diye kağıda yazdığın her şeyin üstünü çizmiş...
“Yurttaşlar, bu da oldu, bunu da yaptılar. Anayasa’nın açık; hiçbir kuşkuya yer bırakmayan hükümlerine karşın seçilmiş Hatay milletvekilinin milletvekilliğini ‘düşürdüler’”
Bu sözler, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay'a ait. Atalay, sitem dolu bu mesajı, tutuklu bulunduğu cezaevinden iletti.
Hikayenin kahramanı, bu sırada tüm eğitimini ve hayatı sorgularken bulur kendini...
Can Atalay hakkında Gezi davasında 18 yıl hapis cezasına mahkum edildiğine ilişkin Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin kararı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ tarafından okundu. Atalay’ın milletvekilliği, kararın okunmasının ardından düştü.
Bu süreçte Türk halkı nelere şahit olmadı ki:
•AYM ve Yargıtay arasında çıkan kriz mi dersiniz...
•Meclis’teki başkanlık kürsüsünün dört bir yanını çevreleyip bağıra bağıra ellerindeki pankartları sallayan milletvekilleri mi dersiniz...
•TBMM Başkanvekili'ne Anayasa kitapçığının fırlatılması mı dersiniz...
Anlayacağınız Franz Kafka bu duruma şahit olsa, Dava'dan daha fazla satacak kitabını, kaleme alıyordu şu anda…
Peki, meslektaşı Can Atalay ne yapıyor?
Atalay,
"Onlar 'bitti' dediler diye ben görevimi yapmaya çalışmaktan geri mi duracağım? Asla"
dedi.
Söylediği gibi gerçekten bitti mi?
Ya da;
Can Atalay, hapisten çıkabilir ve mecliste aylardır fotoğrafının olduğu o koltuğa, fotoğrafından müsade isteyerek oturabilir, Hatay halkını temsil edebilir mi?
Tüm bu karmaşanın çözülmesi için bir formül var.
CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu ve DEM Parti Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu bu formülle milletvekilliğine geri dönmüştü.
Birkaç hafta önce bu formül bazı AK Partililer tarafından da Can Atalay'ın meclisteki koltuğuna oturabilmesi için önerilmişti.
Formül şu:
Can Atalay'ın avukatları Atalay'ın, “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile ifade özgürlüğünün ihlal edildiği” gerekçesiyle AYM’ye başvurur,
AYM, Atalay'ın “mahkumiyet hükmünün infazının durdurulması, yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi” yönünde karar vererek, 'hak ihlali' olduğuna dair hükmeder,
Ağır Ceza Mahkemesi, AYM'nin kararına uyarak Atalay'ın, ‘Meclis'e dönmesine’ karar verirse;
konu usul olarak ‘Yargıtay'a uğramaz’ ve Can Atalay, fotoğrafının olduğu o koltuğa oturur...
Atalay’ın avukatları, tam da bu formülün işlemesi için bir kez daha Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaya hazırlanıyor.
İşte Kafka'nın meslektaşı Can Atalay'ın, kendi hayatını konu alan hikayesi bu şekilde...
Dava romanında Kafka'nın anlatmak istediği Joseph K.'nın zaten yaşam ya da dünya tarafından tutuklanmış; fakat bunun bilincine hiçbir zaman varamamış olmasıdır.
Can Atalay, Joseph K.'nın üst versiyonudur.
Bay K.'nın farkına varamadığı her şeyin fazlasıyla farkında çünkü...