İBB siyasi kariyer merkezi değildir
“Yeni başkanın sadece hizmet odaklı olması, siyasi ikbal peşinde koşmaması, şehrin devasa problemlerini bilen, bunlarla ilgili mevcut hem saha hem teorik birikime sahip olması elzemdir.”
İBB Başkanlık Seçimleri ve Tarihi Bir Hatırlatma:
“Seddi Sedid-i Zülkarneyn”
“Bizden Belgrad’ı aldıkları zaman düşman delegeleri Niş Kasabasını da istemişlerdi. Osmanlı Delegesi ayağa kalkarak:
-Ne hacet! Dedi, İstanbul’u da size verelim!
Atalarımız için Niş, İstanbul’a o kadar yakındı. Biz eğer Vardar’ı, Trablus’u, Girid’i ve Medine’yi bırakırsak Türk Milleti yaşayamaz sanıyorduk.”
Bu satırlar Cumhuriyetin ilk gazetecilerinden, milletvekili ve Atatürk’ün başyazarlığını yapmış Falih Rıfkı Atay’ın kaleminden dökülen satırlar. Tam anlamıyla “Şecaat arz ederken sirkatin söylemek” deyiminin ete kemiğe bürünen hali. Öyle ki başyazarımız aslında burada, “Osmanlı’ya en uzak Balkan Kasabası Niş’i versek, Medine’yi versek, Kudüs’ü versek yaşayamayız sanıyorduk ama gördüğünüz gibi ne güzel de yaşıyoruz!” demeye getirmiş.
Eleştirmek üzere kaleme aldığı bu satırlar babalarımızın gözünde coğrafyamızın ne ifade ettiğini anlatan en güzel örneklerden biri olarak bugün elimizde bir vesika değeri taşıyor.
Evet, Niş yani Osmanlı’ya en uzak Balkan Kasabası babalarımız için İstanbul demekti. Kudüs, Medine, Musul İstanbul demekti.
İstanbul bu coğrafyanın mayasını yoğuran kurucu nesillerden Yavuz Sultan Selim’in Sır Katibi Celalzâde Mustafa’nın deyimiyle “Sedd-i Zülkarneyn”di.
İstanbul, Taht-ı Nebî idi.
İstanbul, Hz. Musa’nın balığı unuttuğu ve Hz. Hızır’la buluştuğu yerdi.
İstanbul, atalarımız için bütün bir coğrafyanın yıkılmaz, sarsılmaz ve koruyucu Zülkarneyn seddiydi.
Bugün Kudüs’te yükselen çığlıkların bir sebebi de acı ve üzücü olsa da artık Kudüs’ü, Mekke’yi, Musul’u, Niş’i İstanbul olarak göremeyen, o tarihsel devamlılıktan kopmuş ve savrulmuş başka bir merkeze doğru itiliyor oluşumuz değil midir?
Bu Sadece Bir Belediye Başkanlığı Seçimi değil!
Hem jeopolitik konumu hem tarihsel arka planıyla İstanbul sadece şehirlerimizden biri değil, aynı zamanda tarihi yürüyüşümüzün istinatgahı ve geleceğimizin en güçlü şekillendirici gücüdür. İBB başkanlık seçimleri bu perspektiften, bütün bir coğrafyada belli sonuçlar doğuracak, belli merkezlerin sevinip belli merkezlerin üzüleceği bir durumu ortaya çıkaracaktır.
Kimler bu sonuca sevinir, kimler üzülür buna dair geniş bir izaha mahal olmasa da bu kadim ve kıymetli şehrin kim tarafından yönetileceği esas bir problem olarak önümüzde durmaktadır.
İBB Bir Siyasi Kariyer Merkezi Değildir!
Gerek Türkiye gerekse uluslararası arenadaki müstesna konumu İBB başkanlığını, siyasi ikbal ve kariyer merkezi gibi kullanmak isteyen pek çok kişi açısından cazibeli hale getirdi. Şuan CHP’deki karışıklıkta İBB başkanlığının bir kariyer merkezi olarak hakkı temettü haline getirilişi ayan beyan ortadadır.
Tüm bu tecrübe bize şu gerçeği göstermiştir:
“Yeni başkanın sadece hizmet odaklı olması, siyasi ikbal peşinde koşmaması, şehrin devasa problemlerini bilen, bunlarla ilgili mevcut hem saha hem teorik birikime sahip olması elzemdir.”
Bir sonraki yazımda İBB Başkanlığı için ismi ön plana çıkan belediye başkanları ve onların beş yıllık karnesini sizlere sunacağım. Bu başkanların ortak özelliği kuşkusuz yukarıda uzunca bahsettiğim İstanbul’un tarihsel birikimine sahip çıkmalarıyla beraber hem saha hem teorik birikimlerinin yeterliliğidir.
Böylece Haberet.com okurlarını ilk yazımla selamlıyor,
Yolculuğumuzun hayırlar getirmesini diliyorum.
Vira Bismillah!
Kaynak: haberet.com