Araplar ABD'den neden vazgeçti, İran ile neden yakınlaştı?
ABD ve İsrail, Gazze'nin dışında farklı cepheler açmak istiyor. Bunun için Lübnan'dan Hizbullah'ı, Suriye'yi ve dolayısıyla İran'ı kışkırtmak için elinden geleni yapıyor.
İsrail, haftalardır Gazze'yi bombalıyor, şimdi de binbir tereddütle kara harekatının eşiğinde. Fakat İsrail'in en önemli çekincesi bölgede yalnızlaşması. Bu durumu yakından analiz etmekte fayda var.
Daha önce yaşanan Gazze saldırılarında hem Suudi Arabistan hem Mısır hem BAE hem de diğer Arap ülkeleri Gazze'ye destek olmuyor hatta İsrail'in kendini savunma hakkını dile getiriyordu. Fakat bu sefer tablo farklı.
Örnekleri ile görelim;
- Suudi Arabistan, İsrail ile normalleşme sürecini askıya aldı. (Euronews)
- Suudi Arabistan'dan İsrail'e 'kara operasyonlarını bitir' çağrısı. (Sputnik)
- Suudi Arabistan: İsrail'in hastane saldırısı uluslararası hukukun açıkça ihlalidir. Bu menfur bir suçtur. (TRT Haber)
- Suudi Arabistan'dan Uluslararası Kamuoyuna 'İsrail'i durdurun' çağrısı. (Şarkul Avsat)
- Suudi Arabistan Prensi Selman, İsrail ve Gazze arasında yaşananlar sonrası ilk telefon görüşmesini İran Cumhurbaşkanı Reisi ile yaptı. (Euronews)
Son paylaştığım haberin Orta Doğu için anlamı büyük. Çünkü düne kadar kanlı bıçaklı olan Suudi Arabistan ve İran şimdilerde bölgesel konularda neredeyse müttefik iki ülke gibi hareket ediyor. Bunun nedeni ise ABD'nin Suudi Arabistan'ın Husiler tehlikesine karşı İsrail'e verdiği desteğin yüzde birini bile vermemiş olması ile başlayan bir süreç. Bilindiği üzere Trump döneminde ikinci sınıf silahlar karşılığında Araplardan 300 milyar dolar alınmıştı. Fakat Suudi Arabistan artık ikinci sınıf silahlar istemiyor. Bunun yerine F35'e varan talepleri var. Fakat ABD bu talepleri neredeyse hiç duymuyor.
Suudi Arabistan'ın bu durumu Çin ve Rusya için bir fırsata dönüştü. Bu fırsatı değerlendiren bu iki ülke Suudi Arabistan ve BAE ile yaptığı bir dizi görüşme sonunda Ukrayna-Rusya savaşında Arapların tarafsız kalmasını sağladı. Bu ABD için büyük bir hayal kırıklığı olmuştu fakat daha büyük bir hayal kırıklığı yaşanacaktı. Çin, tam 7 yıldır kanlı bıçaklı olan İran ve Suudi Arabistan'ı bir araya getirmiş ve Pekin'de normalleşme adımları atılmıştı. Buna göre iki ülke geri çektikleri büyükelçileri yeniden atayacak. İran Husilere olan desteğini azaltacak. Suudi Arabistan ise İran ile işbirliğini geliştirecek. Bunun nişanesi olarak da 30 ekonomik anlaşma yapılacaktı.
Bir masa kurulmuş ve bu masada ABD yer almamıştı. Tıpkı Türkiye, İran ve Rusya'nın Astana'da kurduğu masa gibi. ABD, Astana masasını yıkmak istediği gibi bu masayı da yıkmak istiyor.
Tam da Çin'in Umman Denizi'nde askeri tatbikat yapacağı zamanlarda İsrail'in Gazze'ye olan saldırılarının öyle ya da böyle bir bahane ile başlaması tesadüf değil. Çünkü ABD, çatışmalar henüz başlayalı birkaç gün olmuştu ki askeri uçak gemisini bölgeye getirdi. Bu hamle, hem Araplara hem de Çin ve Rusya bloğuna bir mesajdı.
Fakat gelinen süreçte kimse henüz istediği alamadı. ABD ve İsrail, Gazze'nin dışında farklı cepheler açmak istiyor. Bunun için Lübnan'dan Hizbullah'ı, Suriye'yi ve dolayısıyla İran'ı kışkırtmak için elinden geleni yapıyor. Hatta Mısır'ı ve Türkiye'yi de kışkırtıyor. Bununla da kalmıyor sürekli dini temelli açıklamalar yaparak bölgedeki tüm Müslüman ülkeleri kışkırtıyor. Gazze'ye daha önce yapılan tüm saldırılarda gerekçe güvenlik iken şimdi Yeşa'nın kehaneti, Amelek gibi açıklamalar yapılarak İslam dünyası tümden kışkırtılıyor.
ABD'nin iki seçeneği hesapladığını düşünüyorum.
Birinci ihtimal İran'ı kışkırtıp Arapları 'Bakın bu İran'dan size dost olmaz' diyerek yeniden yanına çekmek. Belki bunun için makul bir askeri anlaşma da teklif edebilir.
İkinci ihtimal ise cepheleri giderek artırmak ve bir dünya savaşı çıkarmak ki ABD'nin dahi bunu istediğini pek düşünmesem de bu ihtimali göze alarak hareket ettiğini söyleyebilirim.
Burada hem İran'ın hem de Suudi Arabistan ile birlikte Arap dünyasının Gazze'yi destekleyen ama tahriklere de kapılmayan tavrı bölge için çok önemli. Türkiye'nin barış için gösterdiği çabanın bir benzerini göstermeleri ve garantör ülkeler belirleyip sorunu barış yoluyla çözmeleri gerekiyor. Fakat yapılan bu tahriklere bölgedeki ülkeler daha ne kadar dayanacak gerçekten merak ediyorum.