Trafikte magandaların işledikleri kasten yaralamada ve mala zarar verme suçlarında verilen cezaların yetersizliği
Av. Engin Akın yazdı...
Bugün, ceza yargılamalarında adalet ve hakkaniyet fikrimi zedeleyen bir konuya temas etmek istiyorum. Gün geçmiyor ki, haberlerde ve de özellikle İstanbul’da trafik magandalarının yol keserek veya başka yollarla tartıştıkları sürücüleri darp ve/veya araçlarına zarar verme fiillerini görmeyelim.
Peki, toplumsal yaşam kurallarını ağır şekilde ihlal eden şahısların bu denli rahat davranmalarında kanun koyucunun ve daha da önemlisi yargının verdiği adeta ödül gibi cezaların payı yok mudur? Kanaatimce en önemli etken, faillerin ne de olsa alacakları cezaların erteleneceğine, hükümlerinin açıklanmasının geri bırakılacağın dair özgüvenleridir. Dolayısıyla etkili, caydırıcı (ibreti müessire) yaptırımlar ile karşı karşıya kalmayacağına güvenen, toplumsal kurallara saygı duymayan kişiler her geçen gün artmaktadır. Çünkü unutmamak gerekir ki, yaptırımı etkisiz davranışlar bulaşıcı hastalık gibi yayılırlar.
5237 sayılı TCK’da kasten yaralamanın temel cezası 1 ila 3 yıl arası hapis cezası olarak öngörülmüş; eğer basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif yaralama varsa (örneğin kırık, çatlak olmaksızın kızarıklık, darp edilen yerde basit ekimoz oluşması durumları) ceza 4 aydan 1 yıla kadar hapis veya adli para cezası olarak öngörülmüştür. Adlî para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesidir. Her bir gün için ise en az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası olan (bu meblağ kişinin ekonomik ve diğer şahsi halleri göz önünde bulundurularak takdir edilir) adlî para cezasının miktarı, 12.03.2024 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 7499 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesi ile en az yüz en fazla beşyüz Türk Lirası şeklinde artırılmıştır (ancak bu artırım hükmü 01.06.2024 tarihinden sonra işlenecek suçlara uygulanacaktır). Örneğin bir sanığa işlediği basit yaralama sebebiyle 20 gün adli para cezası ve her bir gün için de 20 Türk Lirası tayin edilmişse sonuçta 400 Türk Lirası adli para cezası verilmiş olur.
Kasten yaralamanın cezası, suçun yöneldiği kişi, failin konumu, suçta kullanılan araçlar, suçun işlendiği sıradaki haksız iradenin yoğunluğu ve yaralamanın neticesi sebepleriyle ağırlaştırılır.
Diğer ağırlaştırıcı nedenler bir yana bırakılırsa suçun sebep olduğu sonuca göre cezanın artırılmasından kasıt, yaralamanın bedensel olarak verdiği zararın ağır olmasıdır. Bunlar; duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflaması, konuşmasında sürekli zorluk çekilmesi, yüzde sabit izin meydana gelmesi, yaşamının tehlikeye girmesi, gebe kadının erken doğum veya düşük yapması, vücutta kemik kırılması gibi hallerdir. Ancak kimi zaman kişinin duyduğu manevi acı, bedensel acının çok daha ötesinde olsa da kanun yaralamanın cezasını sadece bedensel etkiye göre artırmakta; manevi etki göz ardı edilmektedir.
Çok sık karşılaştığımız trafikteki olaylarla ilgili ağırlaştırıcı neden düzenlemesi yapılmadığından ne yazık ki trafik magandalarının çoğu zaman yaptıkları yanlarına kar kalmaktadır. Elbette ki kanun koyucunun, hakime cezayı tayin ederken geniş bir takdir yetkisi tanıması karşısında (hafifletici veya ağırlaştırıcı nedenler yoksa hakim bir ila üç yıl arasında hapis cezası tayin edebilir) buna gerek olmadığı, hakimin üst sınırdan ceza tayini halinde failin yaptığının cezasız kalmayacağı, teorik olarak ileri sürülebilirse de edindiğimiz tecrübelerden hareketle söyleyebiliriz ki uygulamada bu durum gerçekleşmemektedir. Dolayısıyla kanun koyucunun müdahalesi elzemdir.
Elbette ki ceza hakiminin, kanun koyucu tarafından elinin kolunun bağlanması arzu edilebilecek bir hukuksal durum değilse de yakın zamanlarda, kamuoyunun tepkisini çeken, kravatlı, takım elbiseli duruşmaya gelen sanığa 1/6 hafifletici neden uygulaması, kanun koyucunun dikkatini çekmiş ve failin duruşmadaki mahkemeyi etkilemeye yönelik şeklî tutum ve davranışlarının, takdiri indirim nedeni olarak dikkate alınmayacağı, şeklinde bir hüküm TCK m. 61’e eklenmiştir. Esasında ceza hukuku doktrini açısından bu hükmün getirilmesi de eleştirilebilir; Türk hakimine bu yönde bir talimata gerek olmadığı savı ileri sürülebilir. Ancak kanun koyucu neredeyse her yargılamada takdiri indirim nedenini adeta otomatikman uygulanması karşısında adeta tepkisel bir hüküm tesis etmiş, bunda da haksız olduğu söylenemez.
Dolayısıyla özellikle trafik magandalarının, başkasının aracının önüne kırmak, yol kesmek vb. yöntemlerle, kişilerin ailelerinin yanında onur ve gururunu da rencide edecek şekilde, mağdurun ve ailesinin manevi dünyasında kolay kolay izleri silinmeyecek hasara sebep olan fillerinin daha ağır cezalandırılması yönünde bir hükme acilen ihtiyaç duymaktayız. Zira ceza hukuku caydırıcılık, ıslah edicilik, kişilerin Devlete olan güvenini tesis etme görevinden sapmamalıdır.
Bu veçhile şu yönde bir hükmün getirilmesini öneriyorum: Kasten yaralama suçunun mağdurun veya başkalarının kara ulaşımının akışının engellenmesi suretiyle işlemesi veya kara ulaşımının akışı sırasında ve bundan kaynaklanan sebeple işlenen kasten yaralama suçunun mağdurun veya yanındakilerin huzur ve sükununu bozabilecek, onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek şekilde işlenmesi halinde ceza yarı oranından bir katına kadar artırılır.
Yine mala zarar vermeyi düzenleyen TCK m. 151’e, şu yönde bir hüküm getirilmesini öneriyorum: Suçun kara ulaşımının akışı sırasında ve bu sebeple işlenmesi halinde ceza yarı oranından bir katına kadar artırılır.
Yukarıda önerdiğim minvalde ağırlaştırıcı nedenler düzenlendiği takdirde öyle sanıyorum ki, trafikte yaşanan kavgalar ve istenmeyen olaylarda azalma ve kişilerin kendilerini güvende hissetme duygusunda artış olur.