Togg'un Sedan modeli ne zaman çıkacak? Dikkat çeken açıklama
Türkiye'nin yerli otomobili Togg, SUV olarak duyurulan ilk modelinin ardından sedan modeli merakla bekleniyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, 1.500'e yakın yerli otomobil Togg'un şu an yollarda olduğu bilgisini vererek sedan modeline ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, katıldığı bir canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Bakan Kacır, deprem bölgesindeki KOBİ'lere verilecek destekler, Türkiye Uzay Programı ve Togg üretimi konularına değinerek önemli açıklamalarda bulundu. 1500'e yakın Togg'un şu an Türkiye yollarında seyahat ettiğini belirten Kacır, Togg'un da kendini güncelleceğini söyleyerek yeni gelişmeler hakkında bilgi verdi.
"ÜRETİM SÜREÇLERİNİ HIZLANDIRMAYA ÇABALIYORUZ"
Bakan Kacır, "Ben Sanayi ve Teknoloji Bakanı olarak görev aldıktan sonraki ilk şehir ziyaretimi Kahramanmaraş'a yapmıştım. Daha sonra Gaziantep'te Nurdağı, İslahiye ziyaretleri yaptım, geçtiğimiz hafta Hatay ziyareti gerçekleştirdim, yarın Malatya'da olacağım ve adım adım deprem bölgemizin inşasına ve ihyasına dönük projelerimizi bizzat yerinde gözlemlemeye ve hızlandırmaya gayret edeceğim" diye konuştu.
Bakan Kacır, "Konutların inşası çok önemli bir beklenti ve büyük bir hızla aslında bir yandan yeni belirlenen alanlarda konut inşası devam ederken, bir yandan da yerinde dönüşüm projelerine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın çalışmaları sürdürülüyor. Ama yine bölgedeki önemli bir beklenti az önce de ifade etmeye çalıştığım ekonominin çarklarının yeniden hızlanması. Bu bölge bizim gözden çıkarabileceğimiz, gözardı edebileceğimiz bir bölge değil. Özellikle son 20 yılda AK Parti Hükümetleri döneminde bu bölgedeki şehirler Türkiye'nin üretim üsleri haline geldi. Kahramanmaraş'ın ekonomisinde sanayinin payı yüzde 55'lere kadar yükselmişti. Yine Hatay, Malatya, hatta son dönem de Adıyaman, elbette Gaziantep bölgenin önemli üretim üsleri aslında. Biz bütün bu şehirlerimizde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın görev alanı kapsamındaki tüm enstrümanları en iyi şekilde değerlendirerek yeniden üretim süreçlerini hızlandırmaya çabalıyoruz" dedi.
TOGG'UN SEDAN MODELİ NE ZAMAN ÇIKACAK?
Bakan Kacır, Togg üretimine ilişkin, "Bin 500'e yakın şu anda Türkiye yollarında seyahat etmekte. TOGG, savunma sanayiinde öğrendiğimiz başarı hikayesinden ilham alarak yönetilen bir projedir" ifadesini kullandı.
TOGG'un sedan modeline ilişkin bilgiler de veren Kacır şunları söyledi:
"SUV modeli bir süre devam edecek. Markanın tasarım yöneticileri var. Makul sürelerle bu modelleri, tüm markalar gibi TOGG da güncelleyecektir. Sedan modeli de bekleniyor. Zannediyorum önümüzdeki yılın sonuna doğru sedan modeli tanıtılmaya başlanacak. 2025'in ilk çeyreğinde de pazara sunulma noktasına gelinmiş olacak."
DÖRT KOLDAN ÇALIŞIYORUZ
Burada dört koldan aslında çalışıyoruz, biz KOBİ'lerin hamisiyiz, KOSGEB Bakanlığımıza bağlı bir kurum. Ve KOBİ'ler Türkiye ekonomisinde çok önemli bir yer tutuyor. KOBİ'lerin hızla işletme faaliyetlerini sürdürmesi en önemli önceliğimiz oldu depremden sonra.
KOSGEB ACİL DESTEK PAKETİ
İlk adımımız aslında KOSGEB bünyesinde bir acil destek kredisi uygulaması başlatmak oldu. Burada KOBİ'lerimize 1 milyon liraya kadar, ama ağır hasar ve üzerinde zayiat görmüş KOBİ'lerimiz de yüzde 50 artırımlı, yani 1,5 milyon liraya kadar bir kredi imkanı sunuyoruz. 36 ay vadeli ve 1 yılı ödemesiz olarak aslında sunduğumuz bu kredi imkanında tüm faiz veya kar payını KOSGEB olarak biz üstleniyoruz. Ve bugüne dek 1434 KOBİ'miz 1,5 milyar liraya yakın krediye erişti, yaklaşık 360 milyon liralık faiz veya kar payını da KOSGEB olarak biz üstlendik. Aslında depremin hemen sonrasındaki önemli bir adımımız buydu. Peşinden şimdi artık imar faaliyetlerinin başlayacağı noktaya geldiğimizde kendi imkanlarıyla yeniden işletmesini ayağa kaldırmak, güçlendirmek ya da yeniden imar etmek isteyen KOBİ'lere doğrudan KOSGEB'den destek alabileceği bir paket sunmuş olduk. Burada da 1 milyon liraya kadar bir desteği yine uygun koşullarla KOSGEB olarak KOBİ'lerimize sağlıyor olacağız.
450 MİLYON DOLARLIK KAYNAK
Tabi milli kaynaklarımızın yanında uluslararası kaynakları da bölgenin hızla yeniden inşası için değerlendirmeye çalışıyoruz. Dünya Bankasından 450 milyon dolarlık bir kaynağı deprem bölgesindeki KOBİ'lerimize yönlendirmek üzere temin ettik.
BU AY İÇERİSİNDE BAŞVURULARI ALMAYA BAŞLAYACAĞIZ
Bu ay içerisinde başvuruları almaya başlayacağız ve çok büyük bir hızla 120 bin lira mikro ölçekteki işletmeler yani tek kişilik işletmelerden başlayarak 120 bin lirayla, 500 bin lira arasındaki bir kaynağı bölgedeki deprem bölgesindeki KOBİ'lerimize sunmuş olacağız. Burada da yine iki yılı geri ödemesiz ve faizsiz şekilde toplam 36 ay vade içerisinde geri ödeyecekleri dolayısıyla, hibeye benzer bir borçlanma diyebileceğimiz bir kaynağı bölgedeki KOBİ'lerimize sunacağız. KOBİ'ler çok önemli, çünkü bölge aynı zamanda bir zanaat bölgesi, yani bu bölgenin özellikle küçük sanayi sitelerinde el becerisi çok yüksek ve önemli üretim faaliyetleri sürdüren, mikro ölçekli, küçük ölçekli, çok sayıda firmamız var, işletmemiz var, bireysel girişimcimiz var, bütün bunları desteklemek bizim önceliğimiz ve vazifemiz diye düşünüyoruz. Ama bu yürüttüğümüz çalışma bizim dört ana başlığın sadece bir tanesi.
OSB'LERDEKİ ÇALIŞMALAR
Bir diğer önemli başlık yine siz ifade ettiniz organize sanayi bölgeleri, küçük sanayi siteleri bunların hem alanlarının genişlemesi hem de hali hazırda hasar görmüş olanların yeniden inşası. Burada da Bakanlık olarak bir inisiyatif başlatmış olduk, küçük sanayi sitelerinde hasar görmüş işletmelerin olduğu yapıları ada bazlı olarak dönüştürmeye başlıyoruz. Bunu da ilk kez Hatay'da geçtiğimiz hafta ki ziyaretimizde ilan ettik ve Antakya Merkez Sanayi Sitesinde ada bazlı dönüşüm faaliyetlerini inşallah bu ay sonu itibariyle ilk ihaleyi gerçekleştirerek başlatmış olacağız. Bir yandan mevcutta yıkıma uğramış olanları dönüştürürken, bir yandan da bölgeye yeni sanayi alanları kazandırmak, yeni organize sanayi bölgeleri, yeni küçük sanayi siteleri kazandırmak yönünde de bir çabamız, bir gayretimiz var.
YENİ SANAYİ ALANLARI
Biz deprem sonrasında Sayın Cumhurbaşkanımızın kararıyla bir kararname yayımlandı ve bu kararname kapsamında deprem bölgesinde yeni sanayi alanlarının kuruluşunu hızlandırma olanağına sahip olduk. Toplam da 3834 hektarlık 18 yeni sanayi alanı ilan ettik bugüne dek. Önümüzdeki yıl Şubat ayına kadar Türkiye Büyük Millet Meclisimizin kanunlaştırdığı bir mevzuat çerçevesinde yeni sanayi alanları ilan etmeye de devam edeceğiz. Ve Bakanlık olarak bir yandan bu yeni sanayi alanlarında organize sanayi bölgeleri ve endüstri bölgeleri kurarken, bir yandan da küçük sanayi sitelerinin yapımına hız kazandırıyor olacağız. Hali hazırda Kahramanmaraş'ta, İslahiye'de, Malatya'da 996 yeni iş yerinin de yapımını sürdürüyoruz. Dolayısıyla, bir yandan işletmelerimizin hayatiyetini sürdürmesini sağlayacak KOSGEB desteklerini sunarken, bir yandan da organize sanayi bölgeleriyle, sanayi sitelerinin inşasıyla bölgenin geleceğine imza atacak sanayi alt yapılarını aslında ortaya koymaya gayret ediyoruz.
YATIRIM TEŞVİKLERİ
Yine Bakanlığımızın üçüncü önemli rolü yatırım teşvikleri. Yani devlet eliyle sunduğumuz destekler ve geliştirdiğimiz sanayi alanları elbette çok önemli, ama Türkiye'nin ekonomisini kalkındıran her zaman özel sektör girişimciliği ve özel sektörün öncü yatırımlarıdır. Bu anlamda da önemli bir adım attık, yatırım teşvik sistemimizde bu bölgeyi şu anda Türkiye'de en cazip yatırım teşvikleri sunduğumuz bölge ilan ettik. Cazibe merkezleri programı kapsamında bu bölgedeki hem yeni yatırımlara hem de hasar görmüş yatırımların yerine koymasına dönük yatırımlara 12 yıla varan sigorta primi teşviklerini kapsayan, yine toplam yatırım tutarının yüzde 10'u kadar faiz ya da kar payı desteği 30 milyon liraya kadar faiz ya da kar payı desteği sunduğumuz cazip yatırım teşvik paketleri hazırladık. Ve bu sayede hemen deprem sonrasında bu uygulamayı başlatmamızla birlikte bugüne dek 479 teşvik belgesi düzenledik ve bu teşvik belgelerinde öngörülen toplam yatırım tutarı 61 milyar lira. Öngörülen istihdam 25373 kişi.
ÖZEL SEKTÖRÜN BÖLGEYE YÖNELİK YATIRIMLARI
Özel sektörün bölgeye yönelik yatırım iştahını artıracak çok ana bir uygulamayı aslında hayata geçirdik. Ama bize esas mutluluk veren, esas motivasyon kaynağı olan bizzat özel sektörün de bu ilgiyi, alakayı göstermesi. Bu kadar kısa bir zaman içerisinde 470'den fazla yatırım teşvik belgesi düzenlemiş olduk, 61 milyar liralık bir özel sektör yatırımının 25 binden fazla istihdam sağlayacak yatırımın önünü açmış olduk.
BÖLGESEL KALKINMA
Dördüncü önemli çalışma alanımız da bölgesel kalkınma, bölgenin sosyal dokusunu çok önemsiyoruz. Kadın girişimciliğini, genç girişimciliğini, genç kadın istihdamını çok önemsiyoruz. Bu anlayışla Türkiye'deki bölgesel kalkınma ajanslarımızdan 1 milyar liraya yakın bir kaynağı bölgede faaliyet gösteren bölgesel kalkınma ajanslarımıza aktardık. Ve bölgenin kadın ve genç istihdama odaklı yenilikçi projelerini desteklemeye başladık. Bugüne dek bu tarafta da 47 projeye 740 milyon liralık destek sağlamaya dönük imzalarımızı attık. İnşallah büyük bir hızla yine bunların içerisinde bazı iş yeri alanlarının oluşturulması, ortak tarım makine parkı gibi uygulamaların yapılması, bazı sektörlere dönük soğuk zincir uygulamalarının geliştirilmesi gibi uygulamalarda var. Bu projeleri de bölgesel kalkınma projelerini de kalkınma ajanslarımız eliyle inşallah hızla gerçekleştireceğiz.
İNSAN KAYNAĞI
Bölgenin yerel değerlerini, geleneksel değerlerini, geleneksel olarak bölgenin Türkiye'nin aslında öncüsü olduğu zanaat alanlarını canlı tutmaya, diri tutmaya, bu alanlarda yeni insan kaynağı yetiştirilmesine dönük eğitim altyapıları, eğitim atölyeleri kurmaya dönük projeler aslında bizim bu bölgesel kalkınma projeleri içerisinde önemli yer tutuyor. İnşallah önümüzdeki dönemde bunların devamını da getireceğiz. Hem Nurdağı, İslahiye gibi bölgelerde, hem Hatay'da, Kahramanmaraş'ta sizin de ifade ettiğiniz bu zanaat alanında bizim için her ne kadar büyük sanayi yatırımları önemli olsa da asla ihmal edilmemesini sağlayacağız.
MARMARA BÖLGESİ SANAYİSİ
Marmara Bölgesi, ama özellikle Kuzey Marmara Türk endüstrisinin, Türk sanayinin büyük ölçüde yükünü taşıyor. Ve bizim aslında temel yaklaşımımız, bu yükü özellikle Güney Marmara'ya transfer edebilmek. Türkiye son yıllarda dünya çapında altyapı yatırımlarını tamamladı. Marmaray'ı gözümüzün önüne getirelim, doğuda Osman Gazi Köprüsüyle, batıda 1915 Çanakkale Köprüsüyle biz aslında Güney Marmaray'ı Kuzey Marmaray'a ve aslında Avrupa'ya, yani ihracatımızın yarıya yakınını yaptığımız Avrupa pazarlarına bağlamış olmuştuk. Bizim büyük bir hızla Çanakkale-Bandırma-Balıkesir hattında akılcı sanayileşme yatırımları yapmamız lazım, katma değerli sanayileşme yatırımları yapmamız lazım. Ve Kuzey Marmara'nın, sadece İstanbul'un da değil, Tekirdağ'ın, Kocaeli'nin yükünü Güney Marmaray'a transfer edebiliyor olmamız lazım.
RİSK ANALİZLERİ YAPIYORUZ
İstanbul özelinde elbette bu hazırlıkları sürdürüyoruz. Mevcut sanayi bölgelerimiz içerisinde risk analizleri yapıyoruz. Hem buralarda da dönüşüm çalışmalarını hızlandırmak, ama esasen bazı sektörlerin, özellikle katma değer seviyesi düşük sektörlerin İstanbul'da değil farklı coğrafyalarda yer almasını, İstanbul'un yüksek teknolojiyle daha fazla buluşmasını sağlamaya dönük adımlar atmak hazırlığı içindeyiz. Burada tabi bütün paydaşlarımızla birlikte çalışacağız, ama hâlihazırdaki tablo üzerinde mutlaka sanayicilerimizle birlikte çalışmamız gereken bir tablodur ve bu anlamda da bu riski indirgemek adına Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak her türlü desteği, teşviki sanayicimize verecek ve Türk sanayisini de böylesine olumsuz bir senaryoyla baş başa kalmaktan inşallah kurtaracağız.
YAPILARIN DÖNÜŞMESİ VE TAŞINMASI
Biliyoruz ki 20 yaşın üzerindeki tüm yapılar, ister organize sanayi bölgesi sınırları içinde olsun, ister dışında olsun tüm sanayi yapıları, ticari yapılar ve konutlar maalesef görece risk oranı daha yüksek yapılar. Dolayısıyla önceliğimiz özellikle 2000'li yılların öncesinde yapılmış olan yapıların dönüşmesi ve taşınmasıdır. Ama bölgesel olarak bir spekülasyona da mahal vermek istemiyorum.
SAVUNMA SANAYİ
Savunma sanayi Türkiye'de özellikle yüksek teknolojinin lokomotifi haline geldi, muazzam bir başarı hikâyesi yazıyoruz. Yani 2000'li yılların başında 240 milyon dolar seviyesinde olan ihracatı geçtiğimiz 4,5 milyar dolarlara çıkardık, bu yıl inşallah 6 milyar dola çıkmış olacak savunma ve havacılık ihracatımız. Büyük bir ekosistem kuruldu, 3 bine yakın firmadan bakıyoruz, 80 bine yakın istihdamdan ki nitelikli, kalifiye istihdamdan bahsediyoruz. Hâlihazırda şirketlerimizin ciroları 12 milyar dolarlara kadar yükseldi. Dolayısıyla bu gücümüzü önümüzdeki dönemde daha da artırmanın gayreti içinde olacağız.
KÖRFEZ ZİYARETLERİ
Körfez ziyaretleri kapsamında aslında çok önemli iş birliklerine her 3 ülkede de imza atıldı. Hem Suudi Arabistan'da, hem zaten Katar'da evvelden bu yana devam eden ilişkiler ve yeni dönemde Birleşik Arap Emirlikleri'nde de hızlanacak ilişkiler Türkiye'nin savunma sanayine de güç katacak. Suudi Arabistan'da Türkiye tarihinin en büyük ihracat sözleşmesi imzalanmış oldu. Bütün bu başarı hikâyesi aslında Türkiye'de çarpan etkisi oluşturacak bir yüksek teknoloji devriminin de işaret fişeği diye ben değerlendiriyorum.
FARKLI PAZARLAR
Sadece Körfez pazarına değil elbette, pek çok farklı pazara yönelik savunma sanayinde bu gayretler devam ediyor. Türkiye, Afrika ülkelerin yönelik savunma sanayi ihracatını ve iş birliğini geçtiğimiz 3-4 yıl içerisinde çok artırdı, burada devam edeceğiz yolculuğumuza. Tabi Asya pazarlarında, Güneydoğu Asya pazarlarında sürdürülen ilişkiler var, inşallah bunlar önümüzdeki dönemde sonuç vermeye başlayacak.
MİLLİLEŞME HAMLESİ
Belki savunma sanayinde yolculuğa kendi ihtiyaçlarımızı görebilmek adına çıkmıştık, yani 40 yıldır terörle mücadele eden ve bu mücadelesinde maalesef müttefikleri tarafından yalnız bırakılmış bir ülke olarak 2000'li yıllarda bir millileşme hamlesi başlattık. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ve terörle mücadeleyi kendi milli imkânlarımızla yapabilmek ve başarı elde edebilme şansına kavuşmuş olduk. Ama son yıllarda artık Türk savunma sanayi ürünleri sadece Türkiye'nin terörle mücadelesinde değil, dünyanın farklı coğrafyalarında aslında harp paradigmasını değiştiren başarılar elde etmeye başladı. Ve şimdi nihayetinde savunma sanayi Türkiye'nin ekonomik kalkınmasında da -az önce ifade ettiğim, belirttiğim rakamlar da bunu gösteriyor- büyük bir öncü rol üstlenmeye, Türkiye'nin yüksek teknoloji ihracatını yukarı çekmeye, nitelikli istihdam düzeyini artırmaya başladı. Şimdi hedef, hem savunma sanayinde bu yolculuğu hızlandırmak, hem de benzer başarıları hızla sevil alanlara yaygınlaştırmak.
TOGG'UN BAŞARI HİKAYESİ
Malumunuz TOGG bir paylaşım yaptı, 1500'e yakın araç şu anda Türkiye yollarında seyahat etmekte. Tabi TOGG aslında savunma sanayinde öğrendiğimiz başarı hikâyesinden ilham alarak yürütülen bir projedir. Savunma sanayinde Türkiye'ye bu kadar büyük başarılar getiren, teknolojideki yeniliklere, paradigma değişimi dediğimiz yeniliklere odaklanmak oldu.
İNSANSIZ HAVA ARAÇLARI
Türkiye, 20. yüzyılda bir havacılık ülkesi maalesef olamamıştı. Yani Nuri Demirağ gibi, Vecihi Hürkuş gibi girişimcilerimiz vardı ama hiçbirinin girişimi maalesef desteklenmemiş, bilakis akamete uğratılmıştı ve biz 20. yüzyıl boyunca havacılıkta üretici ülkeler arasında değil, ancak bazı ürünlerin müşterileri arasında olabilmiştik. 2000'li yıllara geldiğimizde bir paradigma değişimi oldu, uçalar robot uçaklara dönüştü, insansız hava araçlarına dönüştü ve Türkiye insansız hava araçlarında erken adım attı ve dünyanın bir numarası oldu. Aslında bu değişim hızı pek çok sektörde benzer şekilde ortaya çıkıyor. Otomotivde malumunuz elektrikli araçlar yaygınlaşıyor ve TOGG doğuştan bir elektrikli otomobil. Bu TOGG'un Türkiye pazarında, hem global pazarda şansını çok artırıyor, artıracak.
TEKNOLOJİDE YOL HARİTASI
Şimdi tabi Sayın Cumhurbaşkanımız başka ülkelerde TOGG'u hediye etti malumunuz, dolayısıyla o ülkelerin yollarında TOGG görülmeye başlandı… Bunun bir ihracata dönüşmesi için biraz daha zamana ihtiyaç var, ama hedef muhakkak ihracat. Yani biz asla sadece Türkiye pazarı için Türkiye'nin otomobilini desteklemiyoruz, bir özel girişim, ama kamu destekli bir özel girişim, savunma sanayindekine benzer şekilde uzun vadeli planlarla desteklediğimiz bir özel girişim. Aynı zamanda da bir teknoloji yol haritası var ve başarılı olmak için hem nitelikli bir otomobil olacak, ama aynı zamanda bir akıllı otomobil olacak, elektrikli otomobil teknolojilerinde öncü bir otomobil olacak, batarya teknolojilerinde öncü olacak, dolayısıyla birlikte en az 10 yıl yoğun bir şekilde teknoloji yol haritasını gerçekleştiriyor olacağız. Bunu yaparken de mutlaka küresel pazarlarda rekabetçi olacağız, yani sadece Türk insanına, Türkiye pazarına elbette satılıyor olmayacak, ama başlangıçta ilk bir-iki sene tabi yoğun olarak Türkiye pazarında TOGG'u görmüş olacağız. Zannediyorum hem bu model, hem de bir sonraki modelle birlikte de ihracat pazarlarına TOGG'u hızlı bir şekilde sunuyor olacağız.
REKABET GÜCÜ
TOGG, benim rekabet gücünü çok yüksek gördüğüm bir otomobil, bunu söylememden muradım da şu: Özellikle yenilikçi teknolojileri odağına alan bir yaklaşım var TOGG'da. Yani doğuştan elektrikli olması, bu karbon sıfır duyarlılığının bütün dünyada çok yüksek olduğu bir dönemde, geleneksel markaların dönüşüme ayak uydurmakta zorlandıkları bir dönemde doğuştan elektrikli bir otomobil olarak yola çıkması ve akıllı cihaz olması, TOGG'u rakiplerinden farklı kılıyor.
KÜRESEL REKABET YOLCULUĞU
Şimdi bu SUV olarak bildiğiniz model malumunuz, bu devam edecek bir süre. Tabii markanın nihayetinde tasarım yöneticileri var, makul sürelerle bu modelleri tüm markalar gibi TOGG da güncelleyecektir. Ama tabii Sedan modeli de çok merak ediliyor ve bekleniyor, zannediyorum önümüzdeki yılın sonuna doğru tanıtılmaya başlayacak Sedan modeli ve sonrasında da, yani sanırım 2025'in ilk çeyreğinde de pazara sunulma noktasına gelmiş olacak. Tabii ki tek bir yüzle, tek bir modelle değil diğer markalar gibi farklı segmentlere hitap eden modellerle TOGG, küresel rekabet yolculuğuna devam edecek.
MİLLİ UZAY PROGRAMI
Eğitimler hem Türkiye'de hem aslında ABD'de de gerçekleşiyor, Türkiye'de de malumunuz çeşitli eğitim altyapılarımız var bizim. Tabii milli Uzay Programı aslında bizim için çok önemli, Sayın Cumhurbaşkanımızın 2035 yılına dek gerçekleştireceğimizi ilan ettiği, bütün dünya kamuoyuna sunduğu bir programı hayata geçiriyoruz ve çok yönlü bir programdan bahsediyoruz. Bir yandan uydu teknolojilerinde bir atılım gerçekleştireceğiz. Türkiye, milli görüntüleme uydularını kendi imkânlarıyla üretebilen bir ülke oldu. Yüksek çözünürlüklü milli görüntüleme uydumuz İMECE'yi malumunuz geçtiğimiz aylarda uzaya gönderdik. İlk milli haberleşme uydumuz TÜRKSAT 6-A'yı hazırlıyoruz, inşallah önümüzdeki yıl onu da uzaya göndermeyi hedefliyoruz.
İLK UZAY YOLCULARI
2024 Nisan'ına kadar o işi bitirmemiz lazım inşallah, ama tabii bu projelerin her biri büyük teknoloji projeleri. Çok sayıda paydaşın bir arada çalıştığı ve bizim için de ilk niteliğinde olan projeler. Çok yoğun çalışıyor bilim insanlarımız, araştırmacılarımız. Ben ümit ediyorum ki daha fazla gecikmeksizin 6 ayda devreye alırız, ama bunları şunun için anlattım: Türkiye'nin 20 yıllık ar-ge ve inovasyon kabiliyetleri bize bu gücü veriyor. Şimdi ay misyonunu hedeflerken, yani aya gidecek bir aracı milli imkânlarımızla tasarlarken bu deneyime-tecrübeye güvenerek aslında bu projeleri adreslemiş olduk. Yine Uluslararası Uzay İstasyonu'na gidecek ilk uzay yolcularımız, astronotlarımız da sadece bir turistik seyahate çıkmayacaklar, bir bilim misyonunu gerçekleştirecekler. Biz bir çağrıya çıktık, bilim insanlarımı başvurular yaptılar, 50'ye yakın bilimsel proje önerisi geldi. TÜBİTAK ve Türkiye Uzay Ajansı bu önerileri değerlendirdi ve nihayetinde 13 farklı bilimsel projeye karar verilmiş oldu. Hem malzeme bilimi fizik gibi alanlarda, hem sağlık-tıp teknolojileri gibi alanlarda 13 farklı bilimsel deneyi gerçekleştirecek astronotumuz…
BİLİMSEL DENEYLER
Bu bilimsel deneylerle ilgili de Türkiye'de eğitim gördüler, şimdi Amerika Birleşik Devletleri'nde de eğitimlerini sürdürüyorlar. Ben, bütün bu hikâyenin aslında Türkiye yüzyılında gençlerin gözünü gökyüzüne daha fazla dönüştüreceği ve milli teknoloji hamlesine daha fazla katılacağı günlerin habercisi olduğunu düşünüyorum
ASTRONOTLARLA GÖRÜŞMELER
Sık sık görüşüyorum elbette. Şimdi önümüzdeki günlerde malumunuz Antalya'da bir gökyüzü gözlem etkinliğimiz var, oraya da canlı bağlantı yapacaklar ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki eğitimlerinden Türkiye'deki gençlere orada neler olup bittiğini daha yakından anlatacaklar.
GÖKYÜZÜ GÖZLEM ETKİNLİKLERİ
Gökyüzü gözlem etkinlikleri TÜBİTAK tarafından 25 yıldır gerçekleştiriliyor, ama 2019'lara kadar bunlar çok mütevazı etkinliklerdi, yani 2019 yılındaki gökyüzü gözlem etkinliğine sadece birkaç yüz kişi başvurmuştu, bu yıl ise 12 bin 500 kişi bizimle birlikte uzayı gözlemlemek için başvurdu. Bu aslında Türkiye'de uzaya, uzak teknolojilerine artan merakın, özellikle gençlerin bu alanda ilgisinin de bir göstergesi oldu. Binden fazla misafirimizle birlikte 2 bin metre yükseklikte çok temiz bir gökyüzünü hep birlikte izleyeceğiz. Biz burada 5 istasyonda toplam 25 teleskop kuruyoruz ve gelen 7'den 70'e aslında gelen misafirlerimize uzay gözlem eğitimleri sunuyoruz. Uzay şöyle bir alan: Hem kendisi çok stratejik ve yüksek ekonomik değer taşıyan bir alan, uzay ekonomisi de çok büyük bir hızla büyüyor, 5 yıl içerisinde 1 trilyon dolarlara çıkacağı konuşuluyor uzay ekonomisinin dünyada. Tabii bu pek çok teknolojik gelişme sayesinde mümkün oldu, yani 10 yıl önce yılda 100 uydu uzaya gönderilirken, şimdi yılda 2 bin uydu pek çoğu alçak yörüngeye gönderilmek üzere uzayla buluşturuluyor ve bütün bu gelişmeler uzay ekonomisini çok büyütüyor. Eskiden sadece çok büyük şirketlerin oyuncu olduğu bir pazardan bahsediyorduk, şimdi çoğunlukla yeni nesil girişimlerin oyuncu olduğu bir pazara evriliyor. Dolayısıyla bizim bu büyük uzay ekonomisinden pay almamız önemli, bunun için de gençleri ve girişimcileri uzay alanına yönlendirmemiz önemli ve elbette çok stratejik bir alan. Yani Türkiye gibi savunma sanayinde artık dünya devleriyle başa güreşen bir ülkenin uzay teknolojilerinde hâkimiyeti de çok önemli.
POTANSİYEL İŞ BİRLİKLERİ
Biz Körfez ziyaretinde Birleşik Arap Emirlikleri'yle bir mutabakat zaptı imzaladık ve uzaya erişim konusunda üçüncü bir ülkede kurulabilecek uluslararası fırlatma istasyonu da dahil olmak üzere potansiyel iş birliklerini çalışacağız. Ben bütün bu çalışmaların, yani bu uzay limanı da dahil olmak üzere kuracağımız altyapıların önümüzdeki dönemde Türkiye'ye çarpan etkisi oluşturabilecek yenilikçi girişimlerin doğmasına vesile olacağını biliyorum. Bu açıdan da açıkçası yeni nesil gençlerin, genç kuşakların, TEKNOFEST kuşağının gözünü uzaya çevirmesini de çok önemli görüyorum.
ASTRONOTLARI UZAYA GÖTÜRECEK ARAÇ
Astronotlarımızı götürecek aracı Amerika Birleşik Devletleri yapıyor, Uzay Ajansı Başkanımızın ifade ettiği, bizim ay misyonunda geliştirmekte olduğumuz bir araç. Şimdi biz aya erişimi de milli imkânlarla yapmayı hedefliyoruz, inşallah ilk adım da yine bir uluslararası fırlatmayla aslınca başlayacak, ama bizim için kritik bir iş var orada, bir; aya erişecek aracı milli imkânlarla geliştiriyoruz. İki; bu aracın hibrit roket motorunu da milli imkânlarla geliştiriyoruz ve eğer biz bu teknolojiye uzayda tarihçe kazandırabilirsek, bu teknolojiyi uzayda başarılı şekilde uygulamayı başarabilirsek, gerçekleştirebilirsek oradan da büyük bir ticari fırsatın doğacağını değerlendiriyoruz. Kim geliştiriyor bu hibrit roket motorunu, yıllarca Stanford Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yapmış bir Türk profesör, Türkiye'ye döndü, gencecik bir ekip kurdu, şimdi o ekiple birlikte bu hibrit roket teknolojisini geliştiriyor. Şimdiden testleri de büyük ölçüde tamamladık, hem aracın dizaynını tamamladık, hem hibrit roket motorunun testlerini tamamladık. Tabii araçtan bahsettiğimizde aslında yüksek çözünürlüklü bir kameranın olduğu, yine Nötron teleskobunun, kalorimetrenin, radyasyon dozimetresinin olduğu tümüyle yüksek teknolojiyle donatılmış bir cihazdan bahsediyoruz. Bunların da pek çoğunu milli imkânlarla geliştiriyoruz. Biliyorsunuz biz İMECE uydusunu milli olarak ürettik, ama yüksek çözünürlüklü kamerasını da milli olarak ürettik ve o kamerayı biz Pakistan'a ihraç ettik. Dolayısıyla bütün bunlar aslında alt sistemleriyle, çekirdek teknolojileriyle Türkiye'ye muazzam kabiliyetler kazandırıyor.