Celal Şengör'ün biyografi kitabı çıktı: Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor
Celal Şengör, son yıllarda Türkiye'nin en popüler bilim insanı. Şengör'ün neredeyse her sözü viral oluyor. Farklı farklı yerlerde kendi hayatını anlattı ama Celal Şengör'ün bir bütün olarak biyografisi gazeteci yazar arkadaşım Damla Karakuş'un editörlüğünde kitap haline getirildi. Kitabın adı da bir o kadar anlamlı: Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor...
Dünyaca ünlü jeolog Celal Şengör, Türkiye'de özellikle gençler arasında son yıllarda çok popüler bir isim. Celal Şengör'ün televizyon programlarında ve internette katıldığı yayınlarda söyledikleri anında viral oluyor ve her yer paylaşılıyor.
Bir kitap kurdu olan editör arkadaşım Damla Karakuş, Celal Şengör ile yaptığı nehir söyleşisini kitaplaştırdı.
A.M.Celal Şengör'ün hayatı Damla Karakuş'un elinden 'Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor' ismiyle Masa Kitap tarafından kitaplaştırıldı ve raflarda yerini aldı.
'Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor' kitabında bulacaklarınız:
Bilim insanı Prof. Dr. Celâl Şengör’ün doyurucu yanıtlarıyla biyografisini oluştururken özellikle gençlere bir bakış açısı kazandırmayı hedefleyen ve buna da ulaşan, gazeteci, editör Damla Karakuş’un hazırladığı nehir söyleşi Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor, Masa Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı.
Bu kitap bir nehir söyleşi, ancak ne tek başına jeolojiyi ne de Celâl Şengör’ün biyografisini anlatıyor. Şengör’ün biyografisinden yola çıkarak gençlere, özellikle bilim konusunda çalışmak isteyen gençlere bir vizyon sunuyor. Bunun içindir ki bu söyleşi kronolojik bir şekilde ilerlemek yerine bilimden edebiyata, sinemadan siyasete geniş bir yelpazede sevgili Şengör’ün bakış açısını ve hayatı yorumlama biçimini içeriyor. Kitabın kapağını kapattığınızda çok fazla yeni şey öğrenip alanında başarılı olmuş ve kendi şansını kendisi yaratmış birçok isimle tanışacaksınız.
Mustafa Kemal Atatürk, Karl Popper, Johannes Kepler, Isaac Newton, Albert Einstein, Eduard Suess… İsim listesi uzar gider. Ancak şanslıyız ki onlardan aldığı meşaleyi yarınlara taşıyan, çağımızın en önemli bilim insanlarından Celâl Şengör’le aynı coğrafyada ve aynı dönemde yaşıyoruz. Bu sebeple de bize düşen, onun sözlerine kulak vermek, tecrübelerinden yararlanmak ve yöntemlerini örnek almak olmalıdır.
KİTAPTAN BİR BÖLÜM
Cehalet sizi şimdi mi daha çok rahatsız ediyor, yoksa eskiden mi daha zordu?
Cehalet, beni hep çok rahatsız etmiştir. Biliyorsunuz Mozart küçükken kötü müzik çalındığı zaman ağlaya ağlaya kaçıyormuş. Cehalet bu etkiyi yaratıyor bende. Cahil insanlara tahammül edemiyorum.
ARKA KAPAK YAZISI
Senin bilgeliğin bizim yaşamımızı etkiliyor.
Fikirlerini samimi olarak açıklamaktan kaçınmayan, genelgeçer hiçbir şeyi umursamadan kendi doğrularını arayan ve söyleyen gerçek bir fikir insanı arıyorsanız, Türkiye’deki ender örneklerinden biri Celâl Şengör’dür.
Bilimsel eleştiriye açıklığıyla, her ne kadar ilk bakışta bana Heidegger’i anımsatan politik duruşuyla bir “demokrat” gibi görünmese de aslında o bir bilgi demokratıdır ve eleştirel düşüncenin önemini tüm Türkiye’ye en iyi anlatan ve öğreten kişidir.
Bugün elinize aldığınız bu kitap, Türkiye’nin yetiştirdiği çok yönlü ve nadide bir âlimle, bizim Karl Popper’imizle yapılmış enfes bir nehir söyleşidir. Okuyacağınız sohbet, bir bilim ve bilgi insanının çocukluktan itibaren nasıl adım adım geliştiğini ve nasıl evrildiğini anlatan bir özet, bir yolculuk öyküsüdür.
Şen ve neşeli görünüşünün arkasında büyük bir ciddiyet saklayan, kendisine yapılan her türlü eleştiriyi kucaklarken bilime yapılan saygısızlığa büyük öfke duyan bir bilim insanı olarak tanıdığım Celâl Şengör’ün dediği gibi, başkalarının cehaleti nasıl bizim yaşamımızı etkiliyorsa Celâl’in bilgeliği de bizim yaşamımızı olumlu yönde etkilemiştir ve etkileyemeye devam edecektir.
Bu kitap da muhtemelen bu etkinin halkalarından biri olacaktır.
Fatih Altaylı
YAYINEVİ NOTU
Bu kitabın bir derdi var.
Celâl Şengör’ün bilgisiz insanları ötekileştirdiği ve elitist olduğu söylemi, kalabalık bir kesim tarafından sıkça eleştirilerek dile getiriliyor. Bunun yanı sıra varlıklı bir ailenin üyesi olarak dünyaya geldiği için bilim insanı olabildiğini söyleyenler bile var. Kendi adıma, tanıdığım Celâl Şengör’den ve ailesinden yola çıkarak bu yanlışları düzeltmek istiyorum. Biliyorsunuz ki ülkemizde birçok zengin iş insanı var. Hatta birçoğu, Şengör Ailesi’nden daha varlıklı ve geniş imkânlara sahip. Birçoğu da oldukça meşhur, ailelerinden aldıkları soyadı vesilesiyle televizyon ekranlarında kendileriyle sık sık karşılaşıyoruz. Yalıları, sosyetik partileri, yatları ve jetleriyle ışıltılı hayatlarına tanıklık ediyoruz. Peki Celâl Şengör’ün, evindeki kütüphanesinde yapılan videolu söyleşileri dışında nasıl bir evde yaşadığını biliyor musunuz? O, gençliğinde bir sosyete partisinden çıkarken kameralara yakalanmış mı hiç? Arabasının modeliyle ya da başka bir maddi gücüyle kendini övdüğüne şahit olanınız var mı?
İşin aslına bakarsanız; onun bugünkü Celâl Şengör olmasının sebebi parası değil, merakı ve bilgisi. Üstelik, ülkemizin tek zengini onun ailesi değil elbette ama o, ailesinin “Profesör Doktor” ve “Bilim İnsanı” unvanlarına sahip olan tek ferdi. Kendilerine bunun tam tersi bir hayat kuran ünlülere defalarca kez şahit olduğumuz ülkemizde Celâl Şengör işte bu yüzden kıymetli.
İnsanın ailesinden gelen imkânları nasıl ve ne için değerlendirdiği önemlidir. Başarılarının onun önüne gümüş bir tepside sunulduğunu sananların aksine, hayatı altın değerine çevirmek için gösterdiği gayrete bu kitap boyunca şahit olacaksınız.
Öte yandan; bilgisiz insanları ötekileştirdiği eleştirisinin aksine bu kitapta, o insanları da bilgili kılmaya ömrünü adamış bir öğretmen tanıyacaksınız. Kendimden biliyorum, onun derdi bizim bilmediklerimizin üstünü çize çize kendisine bir üstünlük sağlamak falan değil. Celâl Şengör buna ihtiyacı olmayacak kadar büyük bir bilim insanı. Onun amacı, bizim de bilgi sahibi olmamızı sağlamak. Yoksa koskoca fabrikatörün oğlu, üniversiteden aldığı akademisyen maaşı için 40 yıl boyunca Anadolu Yakası’ndan Avrupa Yakası’na her gün Teknik Üniversite’ye gidip gelir miydi hiç?
Öyle ki Celâl Bey sohbetlerimiz arasında sıkça “Biliyorsun ki Milattan Önce 570 yılında Anaksimandros’un yaptığı gibi...” minvalinde cümleler kurarken ben, “Bilmiyorum,” demekten usandım ama o, bana öğretme aşkından usanmadı. Ben sayısalcı değilim, haliyle jeoloji bilimine hâkim olmayı bırakın herhangi bir bilim dalıyla içli dışlı olduğum da söylenemez. Zordur beş ülkenin Bilimler Akademisi üyesi, dört lisanı ana dili gibi konuşan ve dünyanın iki buçuk milyar yıllık tarihini adı gibi bilen bir bilim insanı olarak bir sözelciyle sohbet etmek. Bu yüzden her şeyden önce, Damla ve bana katlandığı için kendisine teşekkür ederim.
Gamze İyem
YAZARIN NOTU
Bazı yerleri iki kez okuyacağınızı biliyorum, ben de yazarken öyle yaptım. İtiraf etmeliyim ki bu kitabın hazırlığı bizim için pek kolay olmadı. Her şeyden önce kendi cehaletimizin altında eziliyor olmak, mahcubiyetimizi artırdı. “Nasıl daha az mahcup oluruz?” düşüncesinin peşindeyken daha çok soru sormanın, yanıtlara ulaşmak için hep sormaya devam etmenin ve belki bir meşale yakacak olmanın lezzetine vardık. Jeoloji alanında dünya çapında başarı elde etmiş bir bilim insanıyla tanışacağımızı düşünürken çok daha fazlası oldu; kendimize yeni bir arkadaş edindik. Bize yeni yollar gösteren, “Buradan geçerseniz benim gördüklerimi görebilirsiniz,” diyen ve bir kez olsun “kötü” hissettirmeyen gerçek bir arkadaş...
Damla Karakuş