Son Dakika: AK Parti MYK, Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında toplandı! Ömer Çelik'ten açıklamalar
AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında toplandı. Parti genel merkezindeki toplantı basına kapalı gerçekleşti. Parti Sözcüsü Ömer Çelik açıklamalarda bulundu.
AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında toplandı.
Parti genel merkezindeki basına kapalı toplantı, saat 18.20'de başladı.
Toplantının ardından AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik açıklamalarda bulundu.
Ömer Çelik'in açıklamaları özetle şöyle;
"Gazze'deki olaylar devam ederken insani durum hepimizin gözleri önünde ağırlaşıyor. Cumartesi günü Cumhurbaşkanımızın katılacağı büyük bir miting icra edilecek. Gazze'deki insalık dışı ablukanın kabul edilemez olduğunu milletimiz tüm dünyaya göstermiş olacak. Hastanedeki çocukların hayatı ile ilgili bir kaygı günlerdir taşınıyordu. Bu hastaneler o çocuklara, yaralılara hizmet veremez hale geldi. Sivil toplum örgütlerinin soykırım dediği eylemler gerçekleşiyor. Ölen Filistinlilerin sayısı 5 bini geçti. Bunların yarısı çocuk ve kadın. Yaralıların tedavisi için de bir sağlık altyapısı yok. Gazze insanlık için bir sınav haline gelmiş durumda.
"DEVAM EDEN HAVA HAREKATLARI DA KORKUNÇ SONUÇLAR DOĞURUYOR"
Batılı hükümetler ne yapıyor? Filistin'e destek yürüyüşlerini engellemeye çalışıyorlar. Batıdaki vicdanlı insanlar ise mazlum insanların yanında olduklarını gösteriyorlar. Batılı liderler İsrail'i düzenli olarak ziyaret ediyorlar. Ezberledikleri cümle de şu: İsrail'in kendi savunma hakkı var. Savunma hakkı bebekleri, masum sivilleri öldürmek değildir. Batılı liderler bu savunma hakkından bahsederken, Filistinli masumların yaşama hakkından da bahsetmeleri gerekir. Sürekli olarak her giden bunu tekrarlıyor. Bu uluslararası hukuk kuralları içinde olur. Eğer siz bunlar masumların cesetleri üstünde söylerseniz, bu insanları öldürün demekten başka anlam taşımaz. Tüm dünya günlerdir kara harekatının ne tür korkunç sonuçlar doğuracağını tartışıyor. Gerçekten de korkunç sonuçları olacaktır. Ancak devam eden hava harekatları da korkunç sonuçlar doğuruyor. Bu kadar insanın üzerine bomba yağdırmaya kimin hakkı var? İsrail Gazze'yi insansız toprak parçası haline getirmeye çalışıyor. 1000'e yakın tırın günlük olarak oraya girmesi lazım. 20 tane kamyona izin verilmesi insani yardımı faydalı bir hale getirmez. Mısır'a mı sürelim, başka bir çöle mi sürelim Filistinlileri diye plan yapıyorlar.
"İŞGALİ GÖRMEZDEN GELEREK BURADA BİR BARIŞ SAĞLANMASI MÜMKÜN DEĞİL"
2007'den beri Gazze bir açık hava hapishanesi gibi. En temel ihtiyaçların bile buraya girmesi bile büyük zorluk oluşturuyor. 2007'den beri en uzun işgallerinden biri devam ederken, kime sorsanız 2 devletli çözümden yanayız diyor. Bir uygulama planı da yok. İşgali görmezden gelerek burada bir barış sağlanması mümkün değil. Burada işgalin sona ermesi ve 2 devletli çözüme geçilmesi gerekiyor. İşgal devam ettiği müddetçe, gerilimlerin sona ermesi mümkün değil. ABD kurallara dayalı bir düzenden bahsediyor. Bir iç siyaset yarışı haline getirilmesi sebebiyle bu kadar insan bu bombalar altında hayatını kaybediyor. ABD'nin ilk yaptığı şey savaş gemisi göndermek oldu. Gelinen noktada Gazze coğrafyalarda deneyim sahibi askerlerin İsrail'e gönderilmesinden bahsediyorlar. Başından beri böyle bir tutum sergilenmesi yanlış yaklaşımı göstermiştir. Netanyahu saldırı başlar başlamaz öyle şeyler yapacağız ki orta doğu haritası değişecek dedi. Bir takım başka planların hayata geçirilmeye çalışıldığı açıktır. Dünyadaki bütün güç mücadelesi Gazze toprağının üstüne boca ediliyor. Oradaki insanlar her gün bombalanıyor, her gün ölüyor.
"2 MİLYON KİŞİNİN BİR BAŞKA ÜLKEYE GÖNDERİLMESİNİN NE KADAR BÜYÜK BİR FACİA VE İNSANLIK DRAMI YARATACAĞI AÇIKTIR"
Uluslararası düzenin meşrutiyetinin iflası demektir bu. Buradaki çatışmayı derinleşitirirseniz, başka güçler de böyle hareket eder ve nefes alınacak bir hava kalmaz. Güya bir çözüm gibi Filistinlilerin Mısır'a sürgün edilmesi kadar ahlaksız bir yaklaşım olabilir mi? Kimin hakkı var buna? Orası Filistin toprağı. 2 milyon kişinin bir başka ülkeye gönderilmesinin ne kadar büyük bir facia ve insanlık dramı yaratacağı açıktır. Bu asla kabul edilemez. Cumhurbaşkanımız çok güçlü bir diplomasi yürütüyor. Biz ne herhangi bir şekilde çatışmaların derinleşmesini isteyen ülkelerin yanında dururuz, ne de sivil ölümlerinin yanında dururuz. Acilen ateşkes ilan edilmesi ve bu ateşkese garantörlük yapılması gerekir. Tüm rehinelelerin derhal serbest bırakılması gerekir. Ateşkesi veto edenler, bu vetonun birçok çocuğun ölümü anlamına geldiğini bilmiyorlar mı? Siyasi akılla hareket etmenin zamanıdır. Bütün bunlar terk ederek, çatılmayı derinleştirme peşinde koşmak, ateşkesi reddetmek, bir devlete değil bir cinayet şebekesine yakışır. Devletlerin insan haklarına göre hareket etmeleri gerekir. Derhal ateşkes ilan edilmeli, insani yardımlar kısıtlama olmadan bölgeye girmeli ve rehineler serbest bırakılmalıdır. Cumhurbaşkanımızın bu mesaisi en güçlü şekilde devam ediyor.
SORU - CEVAP
(Türkiye'nin garantörlüğü) Yapılması gereken ateşkesin sağlanması. Garantör olarak bulunacak ülkelere daha sonra karar verilecek. Birinci olarak ateşkesin sağlanması ile olmalı ve 2 devletli çözüm şeklinde ilerlemeli bu garantörlük. Yoksa bir uluslararsı güç gelir sadece İsrail yönetimini muhattap almaya başlayacak. Bizim söylediğimiz bu değil. Bu zaten ateşkesten sonra ortaya çıkacak.
(Erdoğan-Bahçeli görüşmesi) Cumhurbaşkanı Erdoğan Bahçeli görüşmelerini takip ediyorsunuz. AK Parti kendi içinde, MHP kendi içinde çalışmalarını olgunlaştırdı. Takvim çalışmaya başlayacaktır.
Sayın Bahçeli'nin Gazze konusundaki hassasiyetini şükranla karşılaşıyoruz. Bu yer bizim tarihimizin çok güçlü bir parçası. Birileri bizim bu coğrafya ilgilimiz yokmuş açıklamaları dayanağı olmadan yapabiliyor. Bu konuda bir ayrımız gayrımız yoktur. Türkiye güçlü barış diplomasisini yürütmeye devam edecektir. Bu bize milli, siyasi ve insani bir sorumluluktur.
(Blinken ziyaretleri) ABD Dışişleri Bakanı'nın bölge turu yaparken, Türkiye'ye uğramaması, buraya gelse duyacağı belliydi. Ama anlaşıldığı kadarı ile bunu duymak istemiyorlar. Bu tür bir meselede Türkiye gibi bir ağırlık merkezine uğramamak Türkiye'ye hiçbir şey kaybettirmez. Bunu yapanların planlamalarının ne kadar zaaf içinde olduklarını gösterir."