Hasan Basri Akdemir ile Köşe videosu Haberet YouTube kanalında

Hasan Basri Akdemir ile Köşe videosu Haberet YouTube kanalında başlıyor. Gündemin öne çıkan konuları köşe videolarında.

İlk köşe videosundan herkese merhabalar.

Haberet’teyiz. Bundan sonra her hafta köşe videolarıyla karşınızda olacağım.

Sormakta haklısınız tabii köşe videosu nedir diye

hemen anlatayım…

aslında ben bu sitenin… bu sitenin… köşe yazarıyım. duyduklarımı teyit edebildiğim, kaynaklarıma güvendiğim, fikirlerimin ve aktardığım bilgilerimin bir değeri olduğuna inandığım ve sizden de karşılık gördüğü sürece sitede köşe yazılarım yayınlanacak.

ancak her kurumun, kişinin, devletin, oluşumun çağın gereği olan dijitalleşme gerekliliği medya için de gerekli…

ki zaten haberet’in kendisi ve varoluşu bu dijitalleşme süreci.

biz de köşe yazılarımızı yeni formatıyla, köşe videosuyla sizinle buluşturacağız.

SEÇİMİN KAZANANI AK PARTİ, SEÇİM SONRASININ KAZANANI MASTERCHEF

 Son günlerde akşamları eşimle Televizyon izliyoruz. Seneler olmuştu televizyon izlemeyeli. Genelde televizyon yayını yapan tarafta olunca izleyemiyorsun. Benim tanıdığım bir ahçı vardı. Kendi yaptığı yemeği yemiyordu. Öyle bir şey herhalde.

 Seçimden öncesi ve sonrası kıyasını; televizyon izlerken, Instagram’da reels'ler arası gezinirken, Twitter’da Elon denilen adamın müdahaleleri dışında etkileşimin yerlerde oluğundan yakınırken yapıyorum. Masterchef’in bu kadar gündem oluşunu aslında anlıyorum. Tıpkı geçtiğimiz sezon Survivor’un reytinglerde sürünmesinin sebebini anladığım gibi…

 Siyaset hayatımızı öyle bir kaplamış, öyle her saniyemizi doldurmuştu ki unutulmaz günler yaşadık. Biz gazeteciler son yılların en iyi reytingleri, en yüksek etkileşimleri, en yoğun gün ve gündemleri ile neredeyse iki yıl geçirdik.

 Tabii savaşlar, doğal afetler ve 6 Şubat felaketi de bu yoğunluğun pik yaptığı zamanlardı ama siyaset her şeyi bir şekilde gölgeledi. Hatta bazen acımasızca gölgeledi. Deprem sonrası daha çadırı olmayan insanlar varken Masa’dan kalkan ve sonra dönen Meral Akşener’i bu ülke 3 gün konuştu.

 Velhasıl 2 yılı bulan seçim sathının ‘kazanıyoruz goygoycu’ muhalefetin, seçim galibiyeti iktidarın, seçim sonrası da Masterchef’in oldu. Sonunda zaten hep Acun kazanıyor.

 MUHALEFET NEDEN KAYBETTİ? SOSYAL MEDYADAN SİYASET YÜZDE 62 ETMİYOR MUYDU? FARKLI GÖRÜŞLERİN TOPLUMSAL MUTABAKATI HEDEFLENİRKEN LİNÇ KÜLTÜRÜ NEREDEN ÇIKTI?

 ‘Masa’dan kalkmak’ dedim ya…

Kalkana kadar Mommy, Cesur Yürek, Demir Lady olan Meral Hanım’a Masa’dan kalkınca söylenenlerden utanan, -meslek hayatım boyunca en görüşemediğim lider olan ve bundan hep şikayet eden ben- 3 gün Akşener savundum. Masa’dan kalkmasını eleştirirken kendisine söylenenlere karşı Meral Akşener savunmak çok zordu. Çünkü ahlaksızlığın karşısında olmak gerekiyordu.

 Peki Meral Hanım neden eleştiriliyordu? Bazı muhalif gazeteciler neden suçlanıyordu? Muharrem İnce’ye neden kumpas kuracak kadar düşman olundu? Çünkü Twitter’daki anonim ve birkaç yüzbin takipçili birileri ‘yüzde 62 ile kazanıyoruz’ diyordu. Başka birileri de bunu meydanların sloganı yaparak ‘yalan sattılar.’

 Yalan satın alındığı zaman onu gerçek yapmanın, hakikati yaymanın imkanı kalmaz. Dezenformasyon bu nedenle günümüzdeki en büyük tehlikelerinden birisidir.

Evet seçim bitti. Yüzde 62’ye ne oldu bilmiyorum ama yüzde 48’in güveninin tükendiğini biliyorum.

 Seçimden önce;

‘Gazetecilere hakaret davası açılmayacak’

‘Medyaya baskı olmayacak’

‘Kapalı kapılar ardından işler yapılmayacak, şeffaflık gelecek’

‘Kimse kimseyi dışlamayacak, herkes eşit olacak, helalleşilecek’ deniyordu.

 Seçim bitti ve biz Nihat Genç’e 200 bin liralık bir dava, Halk TV’nin kj’sinde ‘CHP’den Halk TV’ye sansür’

Ümit Özdağ ile herkesten gizli 3 bakanlık ve MİT Başkanlığı pazarlığı ve Masa’daki herkesin pişmanlık hikayelerini dinledik.

Seçimden önce konuştuklarımızı ve yazılarımızı bilenler hemen onaylayacaklardır. Bu linç kültürünün muhalefet kaynaklı olduğunu söylemiştim. Tabandan tavana gitti ve hayırlı olsun. Ülkemizi ve demokrasimizi muhalefetsiz bıraktılar.

AK PARTİ’NİN 22. KURULUŞ YILDÖNÜMÜNDE ÖVGÜ: İLK GÜNDEN BERİ KAZANIYORUZ!

AK Parti 22 yıl önce 14 Ağustos’ta kuruldu. Kurulduktan 15 ay sonra iktidara geldi. 21 yıldır da iktidarda. Bu süreçte sayısız seçim kazandı. Hiç ikinci parti olmadı. Haklı olarak bu özellikleri ile övünüyorlar. Bu sene bu vurgu çok ön plana çıktı. Ben olsam ben de övünürdüm ama ne kadar sağlıklı bir övgü diye sorgulamadan edemedim.

 14 Mayıs seçimlerinin propaganda dönemini hatırlayınca bu sene bu vurgunun öne çıkmasının normal olduğunu gördüm. Çünkü meydanlarda ‘Kazanıyoruuzzzz’ diye bağıran siyasiler vardı. Seçim gecesi ‘Kazanıyoruz, öndeyiz’ diyorlardı. Bir ilke birlikteliğini oluşturamayıp, siyaset üretemeyip; Erdoğan karşıtlığı üzerinden bir kurgu ile seçime giden bir muhalefet gördük. Büyükşehirlerdeki Erdoğan karşıtlığının 51-49 ile kendilerinden yana olmasını ülke genelinde düşündüler. Haklı da çıkabilirlerdi ama siyaset üretmeden sadece karşıtlık üzerinden kazanmak mümkün değil.

Çünkü bu milletin çok daha temel karşıtlıkları var. Mesela terör örgütlerine karşı, aileyi bozmaya çalışanlara karşı, milli olmayan söylem ve eylemlere karşı…

 CHP’DE DEĞİŞİM SANCILARI DEVAM EDİYOR. İL VE İLÇE KONGRELERİNDE KIRAN KIRANA BİR YARIŞ VE KULİS KİRLİLİĞİ VAR. İMAMOĞLU KARARINI İSTANBUL’DAN YANA KULLANDI. PEKİ İSTANBUL KARARINI KİMDEN YANA KULLANACAK?

CHP’deki değişim tartışmaları olmasa bu yaz bize iş çıkmayacak ve dış politika konuşulacaktı. Hocalar da ekrana alıştı mı bırakmazlar. Bizim işimiz zordu. Neyse ki CHP var.

İl ve ilçelerde genel merkezciler ile değişimciler yarışmaya devam ediyor. Ekrem İmamoğlu öven yayın organlarında İstanbul’un ilçelerinde Kemal Kılıçdaroğlu’nu seven bir Allah’ın kulu kalmadı. Genel merkeze yakın isimlere göre de ‘değişimciler avuçlarını yaladılar.’ Kulisler havada öyle bir uçuyor ki hangi taraftan gelen kulisi yazsam öbür taraf arıyor ve bir saat ‘aslında öyle değili’ anlatıyor.

 ‘Değişim ateşini yakan’ Sayın Ekrem İmamoğlu, İstanbul için tekrar yola çıktığını söyledi. Parti disiplini gereği ‘adayım’ demedi ama adaylığını açıkladı. Bilirsiniz Ekrem Bey parti disiplinine çok uyar. İmamoğlu’nun bu açıklaması iki şekilde okundu.

 1:

‘Genel başkanlığın olmayacağını gördü ve rotayı İstanbul’a çevirdi. En azından bunu kaybetmeyeyim’ dedi.

2:

‘Asıl hedefi zaten genel başkanlık değil, 2028 cumhurbaşkanlığı adaylığı. İstanbul’a zaten aday olacaktı. Kendisini aday gösterecek bir genel merkez için ‘değişim’ dedi.

 Hangisi doğru olursa olsun kararı İstanbullu verecek. Bu hesaplar 14 ve 28 Mayıs’ta tutmadı. Eğer milletin güveni sağlanmazsa, İstanbul bir sıçrama tahtası olarak görülürse işler beklenmedik şekilde değişebilir. İşte o zaman değişimi Sayın İmamoğlu yaşar.

 EKONOMİ KÖTÜ, HAYAT PAHALI, MEMUR VE EMEKLİLERE BAKANLIĞIN ÖNERİSİ YETERSİZ, EMEKLİLERİN GEÇİNMESİ ÇOK ZOR

 Muhalefetin görevi ülkedeki sorunların konuşulmasını sağlamak ama maalesef bizim CHP gibi ülke sorunlarının konuşulmasını engellemek için her gün yeni bir içerik üreten ana muhalefetimiz var. Maşallah Oğuzhan Uğur’dan daha fazla içerik üretiyorlar.

 Neyse net cümlelerle kısaca söyleyeyim.

Ekonomi kötü,

hayat pahalı,

memur ve emeklilere bakanlığın önerisi yetersiz,

emeklilerin geçinmesi çok zor,

kiralar ve ev fiyatları dayanılmaz,

enflasyon kısa vadede yükselmeye devam edecek.

 Tek bir olumlu şey var. Bizi garip cümlelerle, bilimsellikten uzak temennilerle, doğru olmayan verilerle kandırmaya çalışan birileri artık yok. Cevdet Yılmaz, Mehmet Şimşek, Gaye Erkan hesap verilebilir, şeffaf, bilimsel, tasarrufçu ama zamlarla bizi yoran bir yönetim sergiliyorlar. Her şeye rağmen ben güvenilmesi gerektiğini düşünüyorum.

 Linç geliyor :=)

ARTIK SPOR DA YAZMAK İSTİYORUM. OKUMAMAK SERBEST AMA İZLEMEMEK DEĞİL

Bu sene transferler ve kadro kaliteleri bir hayli yükseldi. Açıkçası uzun zaman sonra heyecanla ve merakla maç izliyorum. Ancak asıl önemli gördüğüm konu takımlarımızın Avrupa’da oynadığı maçlar ve ülke puanına katkıları. Bu sene gayet iyi gidiyor ve düştüğümüz rezil durumdan kurtulacağız gibi duruyor. Avrupa Ligi’ne takım gönderemeyen, Şampiyonlar Ligi için bir sürü ön elemeyi sentetik çimde oynamak zorunda kaldığımız, Konferans Ligi’nde 3 takımla -ki onlar da ön eleme ile gidiyorlar- oynadığımız bu yıllara tekrar dönmemek için Avrupa puanı önemli ve yükselen kadro kaliteleri ile Konferans Ligi bizim takımlarımız için biçilmiş kaftan.

 İzin verirseniz küçük bir taraftar isyanı

Torreira Galatasaray’ın en önemli oyuncusu. O oynamadığında orta sahadaki pres oyunu kayboluyor. Galatasaray’ın sisteminin bir anlamı kalmıyor. Ama ey Torreira o ne biçim bir kırmızı kart? En önemli Play Off maçı öncesi direkt kırmızı kart yenir mi?

Adıyaman'da deprem oldu! Bünyamin Sürmeli tek tek saydı: Ölümcül hastalılar kapıda Son dakika: TÜBİTAK yerleşkesinde yangın Memur-Sen ikinci zam teklifini de beğenmedi