Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Özgür Özel'e tepki: Esed'i ziyaret edecektin, niye gitmedin?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Kocaeli 8. Olağan İl Kongresi'nde açıklamalarda bulundu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e tepki gösteren Erdoğan, "61 yıllık Baas rejimi düşerken Esad bir gecede kaçmak zorunda kaldı. CHP Genel Başkanı; Esad'ın af reklamını yapmıştır, Esad'ı ziyaret edecekti ya. Özgür Bey ne oldu, niye gitmedin?" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Serdivan Spor Salonu'nda düzenlenen Sakarya 8. Olağan İl Kongresi'ne katıldı.
Erdoğan, buradaki konuşmasında, Mehmet Akif Ersoy'un şiirindeki "Bu yol ki hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz" dizelerini hatırlatarak, şunları kaydetti:
Evet, bu yol hak yoludur, bu yol gönül yoludur, bu yol millete hizmet yoludur, bu yol birliğimizin, dirliğimizin, kardeşliğimizin yoludur. Bu yol Türkiye'nin bir yıldız gibi parladığı asli kodlarına döndüğü dosta güven, düşmana korku verdiği Türkiye Yüzyılı yoludur. Bu yol gazilerin, şehitlerin yoludur, bu yol gönül coğrafyamızda 'Aman Türkiye'nin kılına zarar gelmesin' diye dua eden, kalbi Türkiye diye atan gönlü Türkiye diye titreyen kardeşlerimizin soydaşlarımızın, dindaşlarımızın yoludur. Bu yol Alparslan'ın gayesini, Orhan Gazi'nin rüyasını, Fatih'in azmini, Kanuni'nin, Yavuz'un, Abdülhamid'in dirayetini, Gazi'nin mücadelesini gerçekleştirmeye azmedenlerin gayret gösterenlerin yoludur.
Erdoğan, bu yolda kendileriyle birlikte oldukları için teşkilata ve AK Parti'li kadınlara teşekkür etti.
"HALA ÇÖZMEMİZ GEREKEN SIKINTILAR VAR"
Dünyadaki ve bölgedeki kırılmaların eşliğinde yeni bir dönemin arifesinde olunduğunu belirten Erdoğan, "Elbette her şey güllük gülistanlık değil. Hala çözmemiz gereken sıkıntılar, aşmamız gereken engeller var. Ama sadece bunlara bakarsak bunlara takılıp kalırsak olmaz. Bir yandan mevcut sıkıntıları çözmekle uğraşırken diğer yandan ülkemizin ve milletimizin önündeki yeni fırsatları değerlendireceğimiz irade ortaya koymak mecburiyetindeyiz. Biz bu iradeye sahibiz. Milletimiz de 22 yıldır girdiğimiz her mücadelede yanımızda yer alarak bu iradeye sahip olduğunu göstermiştir. Kimi zaman günlük sıkıntıların, konjonktürel dalgalanmaların, karamsarlık pompalayan kifayetsizlerin etkisiyle morali bozulan vatandaşlarımız olduğunu görüyoruz. Şundan her bir insanımız emin olsun. Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci asrı ile birlikte önüne açılan yeni kapıları yeni fırsatları en iyi şekilde değerlendirmektedir. Bunun için vatandaşlarımızdan biraz daha sabır, biraz daha metanet, biraz daha cesaret, biraz daha gayret ve elbette biraz daha destek istiyoruz." dedi.
"MUHACİRLERE SAHİP ÇIKACAĞIZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü;
Türkiye'nin ve Türk milletinin hiçbir kazanımına sevinemeyen, tam tersine hepsine bir kulp takmak, yoksa da öyleymiş gibi göstermek için uğraşan güruhu görüyorsunuz değil mi? Bunlar artık siyasetin değil, psikiyatrinin konusu olacak bir yere savrulmuştur. Bunlar demiyorlar mıydı? "Biz gelince, bütün buradaki muhacirleri geldikleri yere göndereceğiz" diyenler bunlar değil miydi? Biz ne diyorduk? "Bu millet ensardır, onlar ise muhacirdir." Biz muhacirleri hiçbir zaman bu ülkeden kovmayacağız. Onlara hep sahip çıkacağız. Hamdolsun, dediğimiz oldu mu? Oldu. Şimdi ne oldu? Yeniden geldiği yere, kendileri dönüyorlar. Eğer bizim bu sabrımız olmasaydı bu olur muydu? Olmazdı. Ama biz sabrettik. ‘Men sabera zafera’ dedik ve sabredenler zafere ulaştılar.
"KARDEŞLİK HUKUKUMUZUN GEREĞİNİ YERİNE GETİRDİK"
Anadolu coğrafyası son dönemde zalimlerin zulmünden kaçarak sığınanları da bağrına basmıştır. Sınırlarımız içinde ve hemen dibinde hayata tutunmaya çalışan Suriyeli kardeşlerimize kol kanat gererek, kardeşlik hukukumuzun gereğini yerine getirdik. Bunu da şikayet ederek değil, muhacirlere ensar olma şuuru ile yaptık. Şimdi bakıyorsunuz birileri çıkıp ileri geri konuşuyor. Türkiye'nin Suriye'de ne işi var? Bunu diyecek kadar kendi tarihini bilmeyenleri, kültür ve medeniyet değerlerimizden yoksun olanları görüyoruz. Kimi bu soruyu cahilliğinden mevcut CHP yönetimi gibi olanların çoğu da tamamen ideolojik fanatizmden soruyor. Şimdi gördün mü niçin bizim oralarda olduğumuzu? Şimdi gördünüz mü bizim niçin Suriye'de olduğumuzu? Ne oldu şimdi? Suriye’nin başındaki nerede? Ve şu anda Suriye’den gelen kardeşlerimiz şimdi neredeler? Diyorlar ki: 'Biz tekrar topraklarımıza dönüyoruz.'
"3. CİHAN HARBİ ÇIKSA CHP YÖNETİMİNİN UMURUNDA OLMAZ"
Parti içi iktidar mücadelesinden başlarını kaldırıp iki satır tarih okuyacak bir iki makale karıştıracak vakitleri dahi yok. Türkiye'nin hemen dibinde kritik gelişmeler yaşanıyor. Ama bunlar ne olup bittiğini takip bile etmiyorlar. Öyle ki dünya yıkılsa, 3. Cihan Harbi çıksa inanın CHP yönetiminin umurunda olmaz. Mesela şu soruyu kendilerine hiç sormuyorlar: “1. Dünya Savaşı bölgemizde sınırları yeniden belirlerken, şartlar başka türlü zuhur etseydi acaba ne olurdu? Kuvvetle muhtemel, Halep dediğimiz, İdlib dediğimiz, Hama dediğimiz, Şam dediğimiz, Rakka dediğimiz şehirler tıpkı Antep gibi, tıpkı Hatay gibi, tıpkı Urfa gibi bizim birer vilayetimiz olacaktı.” Bu şehirler sınırlarımız dışında kaldı diye herhalde oralarda yaşayan insanlarımızla bağımızı tümden kesecek değildik. Nitekim bilhassa sınır şehirlerimizdeki vatandaşlarımızla sınırın ötesindeki yerlerde yaşayanlar son bir asır boyunca insani ilişkilerini, alışverişlerini, akrabalıklarını devam ettirmişlerdi. Hatta bizim şehirlerimizle sınır ötesindeki şehirler arasında düzenli otobüs ve dolmuş seferleri, taksi ulaşımı hep sürmüştür.
"BİZ HAKLI ÇIKTIK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de 2011’de başlayan ve 13 yıldan fazla süren iç çatışmaların kardeşlik iklimini başka bir boyuta taşıdığını belirterek, "Dünyada bizden başka hiçbir ülkenin altından kalkamayacağı bir siyasi ve toplumsal yükü hiç tereddüt etmeden sırtlandık. Asırlara sari kardeşlik hukukumuzun gereğini yerine getirirken içerden ve dışardan üzerimize gelen nice baskıyı, ithamı, tahriki, provokasyonu göğüslemek mecburiyetinde kaldık. İnsani ve ahlaki temelden yoksun bu saldırılara rağmen asla geri adım atmadık. Peki neticede kim haklı çıktı? Allah'a hamdolsun, biz haklı çıktık." diye konuştu.
"ESED, BİR GECEDE KAÇMAK ZORUNDA KALDI"
"Rabbim bizi, ne milletimize, ne Suriyeli mazlumlara mahcup etmedi" ifadelerini kullanan Erdoğan, "İşte 13 yıl sonra, Suriye yeniden özgürleşme yolunda ilk adımını attı. 61 yıllık zulmün arkasından Baas rejimini düşürürken, Esed pılını, pırtısını toplayıp bir gecede kaçmak zorunda kaldı. Suriyeli kardeşlerimiz, geçici bir yönetim oluşturup, düzeni ve güvenliği sağlamaya başladılar. Suriye’de evi, işyeri, arazisi, akrabası olan misafirlerimiz de yavaş yavaş geri dönüş yoluna geçti. İnşallah Suriye’nin diğer kısımlarını da terör örgütlerinden ve işgalcilerden temizleyerek, bu kardeşlerimizin tamamının yuvalarına kavuşması için gereken zemini oluşturacağız. Tabii birikimleriyle, işiyle, kabiliyetleriyle, emeğiyle, üretimiyle ülkemize katkı vererek burada kalmak isteyenlerin de başımızın üstünde yeri vardır. Önemli olan, ister kendi ülkesinde, ister burada kardeşlerimizin huzur içinde yaşamaları, geleceklerine güvenle bakabilmeleridir. Türk’ü Türk yapan, bizi biz yapan haslet işte budur." değerlendirmesini yaptı.
Suriye’deki devrime şaşı bakanlara, Esed dönemini yüceltenlere, meseleyi başka güçlerin tezgahı seviyesine indirenlere en güzel cevabın Şam’daki yeraltı hapishaneleri olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunları televizyonlarda izlediniz, değil mi? O hapishanelerin halini gördünüz, değil mi? Esed bu insanlara nasıl zulmetmiş? Ve o cezaevlerinde girerken 60 kilo, 70 kilo olan o insanlar ne yazık ki şimdi çıkarken oradan 30 kiloya düşmüşler. Zulüm ile abad olunmaz. Alma mazlumun ahı çıkar aheste aheste. Ülkemizdeki Suriyelilerin, yıllarca neden vatanlarına dönemediklerinin cevabı da o hapishanede ele geçirilen işkence, ölüm ve imha aletleridir." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü;
Esed’in af çağrısına kanıp, rejimin kontrol ettiği şehirlere dönenler ise maalesef, cezaevi denilen ölümhanelerde türlü işkenceye uğradıktan sonra katledilmişlerdir. Televizyonlara, gazetelere, sosyal medya mecralarına yansıyan vahim hikayeleri dinlemeye insanın yüreği dayanmıyor. Ancak CHP genel başkanı, Esed’in kendisinin bile inanmadığı af ilanına prim vererek, son ana kadar bunun reklamını yapmıştır. Oraya gidecekti, Esed’i ziyaret edecekti ya. Özgür Bey, ne oldu? Niye gitmedin? O ziyareti gerçekleştirdin mi? Bir de şu husus var: Yıllarca sadece ve sadece Suriyeli, Afgan ve diğer yabancılara düşmanlık üzerinden güya siyaset yapanların, artık varlık sebepleri ortadan kalktığına göre, bundan sonra millete ne diyeceklerini merak ediyoruz. Azıcık ahlakları, azıcık utanma duyguları, azıcık insani duyarlılıkları varsa partilerinin tabelalarını indirir, siyasete tövbe eder, siyaset öncesi işlerine geri dönerler. Ama biliyoruz ki, bunların derdi herhangi bir meseleyi sahiplenmek, herhangi bir davayı savunmak değil, konjonktürel sorunlar üzerinden kendilerine bedavadan çıkar sağlamaktır. Ülkenin ve milletin hayrına hiçbir program, proje, söylem üretmeyen ve Türk siyasetini zehirleyen bu zihniyeti, milletimizin irfanına havale ediyoruz. Bunlar hiçbir zaman millette karşılık bulamadılar, bundan sonra da millet bunlara yüz vermeyecektir. Bazısı cehalet, bazısı lümpen ırkçılık, kimi de mezhepçilik çukurunda debelenmeye devam edecektir. Rabb’im ülkemizi bunların eline düşmekten muhafaza eylesin diyorum. İşte bunun için AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın önümüzdeki dönemde de sonraki dönemlerde de devam etmesi gerektiğini söylüyoruz. Türkiye’nin bu güçlü liderliğe ihtiyacı var. Türkiye’nin AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın vizyonuna ihtiyacı var. Bunu asla kendi siyasi hırslarımızın bir ifadesi olarak değil, ülkemizin ve milletimizin geleceği ile ilgili projeksiyonlarımızın bir gereği olarak dile getiriyoruz. AK Parti’nin genel başkanından üyesine kadar tüm mensupları böyle bir sorumluluğun, böyle bir vebalin altında olduğunu bir an bile unutmamalıdır. Hepimiz Türkiye’yi hedeflerine ulaştırmakla mükellefiz. Hepimiz Türkiye yüzyılını inşa etmekle mesulüz. Rabb’im yolumuzu, bahtımızı açık etsin diyorum.