Cumhurbaşkanı Erdoğan: Diktatör görmek isteyenler Sednaya'ya baksınlar!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünya İnsan Hakları Günü Kardeşliğin Yüzü Programı”nda konuştu. Suriyelilerin yıllar sonra özgürlüğüne kavuşmasını tebrik eden Erdoğan, "Kapımıza gelene 'Türk müsün? Kürt müsün?' diye sormadık". dedi. CHP'nin 'diktatör' eleştirisine cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sednaya'daki hapishaneye baksınlar, diktatör kim görsünler" sözleriyle cevap verdi. Ayrıca Erdoğan, Suriye'ye gönüllü geri dönüşlerin devam edeceğini de belirtti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Dünya İnsan Hakları Günü Kardeşliğin Yüzü Programı”nda açıklamalarda bulundu.
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerinden satır başları:
Aziz milletim, kıymetli yol ve dava arkadaşlarım; sevgili çocuklarımız, saygıdeğer misafirler sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Öncelikle sergiledikleri bu güzel performans için yavrularımızı tebrik ediyor gözlerinden öpüyor, tüm yavrularımıza rabbimden güzel ömürler niyaz ediyorum.
BM insan hakları beyannamesinin 76. yılı için düzenlenen programda sizlerle bir araya gelmenin bahtiyarlığı içindeyim.
"ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞAN SURİYELİ KARDEŞLERİMİZE MUHABBETLERİMİ İLETİYORUM"
Bölgemizde ve dünyanın farklı yerlerinde ümidini Türkiye'ye bağlamış kardeşlerime de selamlarımı gönderiyorum. Gazze'de ve işgal edilmiş Filistin topraklarında hayat mücadelesi veren kardeşlerimi selamlıyorum. Buradan milletimin dayanışma mesajlarını yoluyorum.
61 yıllık zulmün, baskının ardından özgürlüklerine kavuşan Suriyeli kardeşlerimize, Suriye'nin kahraman halkına da en derin muhabbetlerimi iletiyorum.
"İLAN EDİLDİĞİ DÖNEMDE BÜYÜK UMUT EDİLEN BEYANNAME ÖRSELENMİŞTİR"
Her yıl 10 Aralık'ta kutlanan insan hakları günün mağdur kardeşlerimiz ve tüm insanlık için hayırlar getirmesini diliyorum. Beyanname dünyada en çok referans verilen ama içeriğin uygulanmasında aynı hassasiyetin gösterilmeyen belgedir.
İlan edildiği dönemde insanlık için büyük umut edilen beyanname örselenmiş, gücü elinde tutan devletler tarafından kadük bırakılmıştır. En acı örneği bizim gönül coğrafyamızda yaşandı.
"SURİYE'DE TARİHİN ZULMÜ YAPILIRKEN KİMSEDEN SES DUYULMADI"
İsrail'in terör estirdiği günün de miladı olmuştur bu beyanname. Bu toprakların asıl sahiplerini sürgün etmeye devam ediyor. Srebrenitsa'da 800 bin insanın hayatını kaybettiği soykırıma kadar farklı insan hakları ihlallerine şahitlik ettik. Suriye'de tarihin en vahşi zulmü yapılırken, lafa gelince demokrasi havarisi kesilenlerden hiçbir ses duyulmadı.
Bölücü örgütlerin terör eylemlerinde vatan evlatlarımızı şehit verdik. İşkence ile katledilen nice insanımız oldu. 15 Temmuz gecesi 252 insanımız FETÖ'cü hainler tarafından kalleşçe şehit edildi. Eleştiri okları üzerimize yönelirken caniler batılı ülkeler tarafından kollanıp baş tacı yapıldı.
"İNSAN HAKLARI GÜNÜMÜZDE SİYASALLAŞTIRILMIŞ BİR KAVRAMDIR"
İnsan hakları günümüzde siyasallaştırılmış bir kavramdır. Çoğu zaman siyaset mühendisliği projelerinde araç olarak kullanılmakta. Sadece dünyanın belli bölgelerinde uygulanan imtiyazlı haklar olarak algılanıyor. İşin özünde renk köken ve inanç üzerinden daraltılmış bir insan hakları tanımı yapılıyor.
İnsan haklarına riayette gerilemenin temel nedeni sınıfsal riyakar politikalardır. Biz insanı yaşat ki devlet yaşasın tasavvur sahibi milletiz. Millet olarak tarih boyunca nerede zulüm varsa kimseden çekinmeden sesimizi yükseltip tavrımızı ortaya koyduk.
"KAPIMIZA GELENE 'TÜRK MÜSÜN? KÜRT MÜSÜN?' DİYE SORMADIK"
5 asır önce engizisyonlara maruz kalan Musevilere kapılarını açıp hayat kurtaran bizdik. İkinci cihan harbinde nazi vahşetinden kaçan farklı milletlere kapısını açan biz olduk. Kuzey Irak'taki Kürt kardeşlerimizi katliam pençesinden kurtaran yine biz olduk. Bir gecede Suriye'den yüz binlerce Kürt'ü ülkemize kabul eden bizim hükümetimizdir. Benzer olayların tarihimizde sayısız örneği bulunuyor. Büyük bir gururla ifade etmek isterim ki; Türkiye merhametli bir ülkedir. Kapımıza gelene "Türk müsün?", "Arap mısın?", "Kürt müsün?" diye sormadık. Bizden yardım dileyene, "Müslüman mısın?", "Hristiyan mısın?", "Yahudi misin?" diye sormadık. Türkiye'ye sığınana sen "Beyaz mısın?" "Siyah mısın?" diye sormadık. İnancına, derisinin rengine aldırmadan sadece ülkelerimizin kapılarını değil, gönül dünyamızın kapılarını da ardına kadar açtık. Nerede bir masum ve mazlum varsa hakkını savunduk. Zulmü alkışlayanlardan değil, gerektiğinde bedel ödemek pahasına hakkı tutup kaldıranlardan olduk. Hem Gazze'de, hem de Suriye krizinde kardeşlerimizi asla yalnız bırakmadık.
"TİCARETİ DURDURMAK SURETİYLE İSRAİL'E EN NET TEPKİYİ VEREN BİZİZ"
86 bin tonluk insani yardımla Filistin'e en fazla destek sağlayan ülkelerdeniz. Ticari ilişkileri durdurmak suretiyle İsrail'e en net tepkiyi veren ülke yine Türkiye'dir. Lübnanlı kardeşlerimize ulaştırdığımız yardımlarla elimizden geleni yapıyoruz. İnsanlık sınavlarını başarıyla verdiğimiz bölgelerin başında komşumuz Suriye geliyor. Tutumumuz, söz ve eylemlerimiz bellidir. Türkiye, Suriye krizine daima vicdan odaklı yaklaşmıştır. Suriyeli muhacirleri, ensar ruhuyla 13 yıl boyunca, hamdolsun, en güzel şekilde misafir ettik.
"GARİBANLARI HEDEF HALİNE GETİRMEKTEN UTANMADILAR"
Elbette bu süreci zehirlemek isteyenler de oldu. Eski CHP genel başkanı nazivari nefret söylemleri ile milleti galeyana getirmeye çalışırken vatanlarını bir gecede terk etmek zorunda kalan mazlumlara insafsızca saldırdılar. Bu garibanları hedef haline getirmekten utanmadılar. Üç beş oy için inancımıza yakışmayan tavırlara tevessül ettiler. Kimisi de menfaatlerini korumak için buna sessiz kaldı. Irkçı söylemler karşısında iki kelam etmediler. Mesele, Suriyeli mazlumlar olunca konuşmadılar. İnsanlık kazandı, merhamet kazandı, dayanışma kazandı, yüce gönüllülük kazandı.
"DİKTATÖR KİM, GÖRMEK İSTEYEN SEDNAYA'YA BAKSIN"
Muhacirleri bile bile ölüme göndermek isteyenler hem seçimlerde hem insanlık sınavında kaybettiler. Suriye hapishanelerindeki işkence ve ölüm merkezlerine bakınca nasıl bir vahametten dönüldüğü daha iyi anlaşılıyor. Eli kanlı Baas rejiminin son bulması ile inşallah Suriye'de huzura ve güvenliğe giden yolun kapıları açılmıştır. İnşallah gönüllü geri gidişlerin sayısı da artacaktır. Faşist çevrelerin bu olumlu iklimi sabote ettiğini görüyoruz.
Bunlar yıllarca şahsımıza diktatör iftirası attılar. Sadece bize değil Türk demokrasisine de iftira attılar. Diktatör kime denir görmek istiyorlarsa Suriye'den gelen hapishane görüntülerini seyretsinler. Diktatörün ne olduğunu öğrenmek istiyorlarsa gitsinler yere göğe sığdıramadıkları Baas'ı günah galerisine baksınlar. CHP ne yaparsa yapsın biz gönüllü geri dönüşleri vakarla yürüteceğiz.
"İNSAN HAKLARI BEYANNAMESİNDEKİ UYGULAMALARIN ÖNÜNE BİZ GEÇTİK"
Bölgemizde bu adımları atarken içeride de büyük dönüşüm gerçekleştirdik. Bireysel hak ve özgürlüklerin, düşünce özgürlüğünün tam anlamı ile kullanılmasını biz temin ettik. İnsan hakları beyannamesinde ifade edilen uygulamaların önüne biz geçtik. Kültürel kimliğinden dolayı kimsenin ayrımcılığa uğramayacağı sistemi biz hayata geçirdik. Devletten ve kamusal alandan dışlanan kadınların hak ve hukukunu biz müdafaa ettik. Alev Bektaşi ve Cem Evi Başkanlığı ile alevi kardeşlerimizin haklarını biz ele aldık.
Yargı reformu yasa paketleri ile, insan hakları eylem planları ile yargı sistemimizi tahkim ettik. Güç ve güven tazeledik. Türkiye'de işkenceye biz son verdik. Tek tek saymaya kalksak saatlerimizi alacak uygulamaları hayata geçirdik.
"YAŞANANLAR, CUMHUR İTTİFAKI ÇAĞRILARININ İSABETLİ OLDUĞUNU GÖSTERDİ"
Etrafımızdaki gelişmeler, cumhur ittifakı olarak bir süredir yapılan çağrıların ne kadar isabetli olduğunu gösterdi. İç cepheyi güçlendirmek için yapılan hamlelerin ardından Türkiye'yi tehditlerden uzak tutma arzusu vardır. Farklılıklarımıza değil ortak noktalarımıza odaklanmalıyız. Köken ve mezhep farklılıklarını geri plana yitip değerlerimizin etrafında kenetlenmeliyiz. Bir olursak diri olur, saldırılar karşısında yıkılmaz bir kale oluruz. Birbirimize düşersek, Allah korusun etrafımızda dolaşan çakallara av oluruz. Rabbim kardeşliğimizi daim eylesin.