Buket Aydın ile Yüz Yüze'nin konuğu BBP Genel Başkanı Mustafa Destici
Haber Global ekranlarında yayınlanan Buket Aydın ile Yüz Yüze'nin konuğu, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici oldu. Destici, emekli ve memura yapılan yüzde 25 zam, erken seçim ihtimali, eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesi ve gündeme dair değerlendirmelerde bulundu
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, Haber Global ekranlarında canlı olarak yayınlanan Buket Aydın ile Yüz Yüze'nin konuğu oldu. Gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Destici, asgari ücrete yapılan zam ile ilgili " Şu anda yaşanılan ekonomik tabloya baktığımız zaman çalışan bir kişi için 12-13 bin rakamı da çok yüksek bir rakam değil." dedi.
Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesi konusunda da açıklama yapan Destici, "Öncelikle Allahtan rahmet diliyorum. Hem savcılık, hem emniyet, araştırmasını sürdürüyor. Devletin olayı aydınlatacağına inanıyorum. Ülkücü camianın tepki göstermemesi söz konusu değil. Burada basiretli soğukkanlı bir tavır ortaya koyuyorlar." ifadelerini kullandı.
Destici'nin açıklamalarından satır başları şöyle:
"Biz asgari ücret en az 8 bin lira olmalı, hatta 8 binin üzerinde olmalı demiştik. Türkiye'nin gerçekleri var, biz gerçekçi rakamları ortaya koyuyoruz. Asgari ücret Türkiye'de hane asgari geçim ücreti olarak lanse ediliyor. Biz diyoruz ki, asgari hane geçim rakamı belirlensin, böyle bir komisyon kurulsun. Bizim böyle bir teklifimiz var. Bunlar belirlensin. Bölgesel olabilir bu. Mesela diyelim ki Erzurum'da doğal gaz çok yakılıyor ama Antalya'da yakılmıyor. Bunlar tespit edilsin. Hane geçim rakamı altında geliri olanlara fark devlet tarafından ödensin.
EMEKLİ VE MEMUR ZAMMI ARTIŞI ASLINDA FENA DEĞİL FAKAT YÜZDE 30'UN ÜZERİNDE OLSAYDI DAHA MAKUL OLURDU
-Asgari ücrette ciddi ve güzel bir rakam açıklandı. Bu durum memur ve emeklilerde beklenti oluşturdu. Diyorlar ki mesela, "Biz bundan 10 sene önce bir öğretmen, bir emekli olarak asgari ücretliden daha yüksek maaş alırken, asgari ücretle hemen hemen eşitlendik." Hatta emekliler asgari ücretin altında kaldı. Artış aslında fena bir artış değil fakat bize göre yüzde 30'un üzerinde olsaydı daha makul olurdu. Enflasyon kadar refah payı, iyileştirme verilseydi daha iyi olurdu diye düşünüyoruz. İlk 3 ayın sonunda enflasyon düşmezse, yeni bir değerlendirme yapılabileceğini düşünüyorum.
12-13 BİN RAKAMI DA ÇOK YÜKSEK BİR RAKAM DEĞİL
Asgari ücretliler ağırlıklı olarak küçük esnaf ve küçük işletmelerin yanında çalışıyor. Şu anda yaşanılan ekonomik tabloya baktığımız zaman çalışan bir kişi için 12-13 bin rakamı da çok yüksek bir rakam değil. Yüksek enflasyondan kimler kazandı kimler kaybetti diye bakalım. Devlet, bankalar, büyük sanayiciler kazandı, peki kaybedenler kim? Düşük gelirliler, küçük esnaf, bunlar kaybetti. O zaman geliri adil dağıtma adına bunlardan alacağız, bu tarafa vereceğiz. Şu anda hükümetin yapmaya çalıştığı da budur. Bu tamamen iç dinamiklerden kaynaklanan bir kriz değil, bu pandemiyle başladı. Bu özellikle enerjide dışa bağımlı ülkelerin tamamında bir kriz meydana getirdi. Biz mesela bu sene enerjiden dolayı çok yüksek bir cari açıkla karşı karşıya kaldık. Ama Allah'tan Avrupa gibi enerji sıkıntısı yaşamadık.
ENFLASYON İNMEYE DEVAM EDERSE FİYATLARDA ÇOK YÜKSEK BİR ARTIŞ OLMAYACAĞINI ÜMİT EDİYORUM
Elektrik doğal gaz faturaları ben de mesela bizzat kendim ödüyorum ve aylık bana bildirimleri geliyor. Bakıp kıyasladığım zaman 2020 Ocak ayında ödediğim fatura ile 2022 Aralık'ta ödediğim elektrik faturası hemen hemen aynı. Ama mesela su çok artmış. Pandemide biz şunu gördük, gıdada, enerjide, sağlıkta kendinize yeteceksiniz. Bu sektörlerin ihmale gelir bir tarafı yok. Türkiye'nin ne kadar düşmanı olduğunu da biliyoruz. Güçlü değilseniz haklı olmanın bir anlamı yok. Hammadde fiyatları çoğunlukla aşağı gidiyor lakin buna rağmen perakendede bu iş yansımıyor. Mesele TÜFE'deki aşağı iniş ile TEFE'deki bir değil. Bu gittikçe yansıyacaktır diye düşünüyorum. Bir de tabii arada fırsatçılar var. Marketler bu işin bir ayağı, sadece marketler değil ama. Her alanda bir fırsatçılık var. Tatile gitmeye kalkarsanız da, bir restorana gitmeye kalksanız da aynı yüksek oranlarla karşı karşıya kalıyorsunuz. Biz de bunu yaşıyoruz. Enflasyon inmeye devam ederse ben bundan sonra fiyatlarda çok yüksek bir artış olmayacağını ümit ediyorum.
ERKEN SEÇİM OLABİLİR AMA BU 2 AY ERKEN OLABİLİR DEMEK DEĞİL
Seçim 2 şekilde erken yapılabilir; birincisi, 360 milletvekilinin oyuyla. 6 Nisan'dan önce olmazsa erken seçime evet demeyeceğiz diyor muhalefet. Onlar oraya kendilerince şart koymuşlar. Bizim de 6 Nisan ve öncesinde seçim yapma gündemimiz hiç olmadı Cumhur İttifakı olarak. Bir de cumhurbaşkanımızın seçim kararı alması var. Orada da net çerçeve belli. Burada ne konuşuluyor derseniz, 18 Haziran tarihinin seçmen açısında bazı mahsurları var. Birincisi okullar tatil oluyor, sonra hac mevsimi başlıyor, yurtdışından dönüşler başlıyor. Erken olabilir ama bu 2 ay erken olabilir demek değil, maksimum 2-3 hafta erkene alınabilir diye düşünüyorum. Mayısın 2. ya da 3. haftası gibi. Ama kesin bir şey yok. Biz seçime hazırız, kararımız Cumhur İttifakı ile birlikte olmak. BBP, seçime Cumhur İttifakı çatısı altında kendi adaylarıyla yer alacak. Cumhurbaşkanı adayımız da Cumhurbaşkanı Erdoğan.
BİZ ASLINDA MİLLETİN ÇOĞUNLUĞUNU TEMSİL EDİYORUZ AMA OY OLARAK KARŞILIĞINI ALAMADIK
Yaptırdığımız anketlerde şunu gördük, 30 yıl içerisinde BBP'ye oy verenlerin oranı yüzde 8 ila 9 arası. BBP'nin şu andaki oyu 2 buçuk ile 4 arasında gelip gidiyor. Biz bütün illerde aday göstereceğiz. Daha evvel, Cumhur İttifakı'nı kapsayarak baraj problemimiz yok demiştim. Biz potansiyel anlamında 5. büyük partiyiz. BBP'nin temsil ettiği ideoloji, yani Türk İslam ülküsü, aslında milletimizin genel tavrını ortaya koyuyor. Biz aslında milletin çoğunluğunu temsil ediyoruz ama bu anlamda oy olarak karşılığını alamadık. Çünkü maalesef siyasetin maliyeti çok yüksek. Siyaset çok pahalı.
İYİ Parti seçmeni elbette bizim de hedef seçmenimiz. İYİ Parti seçmeni de yüzde 30'un üzerinde kendi adayımızı beğenmezsek BBP'ye oy veririz diyor. Biz hep gerçekçi politika yaptık, popülist bir politika yapmadık. Yapamayacağımız hiçbir şeyi vadetmedik. Meral Hanım'ın tam da bunu yaptığını söyleyebiliriz. Mesela HDP politikasına bakalım. Yan yana gelmeyiz dediniz ama neden yerel seçimde Siirt Pervari'de iş birliği yaptınız? İmamoğlu ağaç dikimine onları da davet ettiğinde neden ben orada olmam demediniz? Fayda göreceklerini görüyorlarsa ona göre bir politika yürütüyorlar. Bu partilerin bir hedefleri yok, günlük politika güdüyorlar. Mesela bir benim bildiğim İstanbul Sözleşmesi'ni geri getireceğim diyor İYİ Parti. Ama Saadet Partisi asla kabul etmem diyor. Nasıl anlaşacaklar?
HDP, Altılı Masa'nın yüzde yüz ittifakıdır. Özellikle Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığında onlar için hiçbir sakınca yok.
Ali Babacan'ın son sözleri tamamen siyasi bölücülüktür.
Masa içinde masa var, esas karar vericiler. Altılı Masa'nın yanında Akşener-Kılıçdaroğlu masası var. Akşener Kılıçdaroğlu'nun aday olmasını istemiyordu. Kılıçdaroğlu birtakım anketleri paylaşarak aday olduğunda oyların yüksek olduğu ve seçimi kazanacakları konusunda birtakım ifadeler kullanıyor. O görüşmeden sonra da Kemal Bey'e karşı kullanılan sözlerin kullanılmadığını görüyoruz. Kemal Bey'in adalığında geriye dönüş olmayacağını düşünüyorum. İkili masanın dağılması, Altılı Masa'nın tuz buz olması anlamına gelir.
ESKİ ÜLKÜ OCAKLARI BAŞKANI SİNAN ATEŞ'İN ÖLDÜRÜLMESİ
Öncelikle Allahtan rahmet diliyorum. Hem savcılık, hem emniyet, araştırmasını sürdürüyor. Devletin olayı aydınlatacağına inanıyorum. Ülkücü camianın tepki göstermemesi söz konusu değil. Burada basiretli soğukkanlı bir tavır ortaya koyuyorlar. Altılı Masa'nın tetikçileri ve sol kalemler, bu işi istismar ediyor. Ben bu konu özelinde de çok yorum yapmak istemiyorum. Benim kendisiyle bir hukukum yoktu.
İki husus var burada. Birincisi, YSK üyelerine hakaret edilmesi normal bir şeymiş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bunun yasada bir karşılığı varsa bu bana niye uygulanıyor diyemeyiz. Yasa ortadayken bir yargı mensubuna sen niye yasadın uyguladın diyebilir miyiz? İkincisi yine bu kararın talimatla verildiğine göre ithamlar var. Bu hakime büyük hakarettir. Peki bu karar kimi üzmüş, kimi sevindirmiştir? İmamoğlu ve Akşener üzüldü mü sevindi mi diye bakalım. Sevinmek bir yana, göklere uçtular. Adeta zil takıp oynamadıkları kaldı."