28 Şubat süreci nasıl başladı, neler yaşandı?
28 Şubat süreci, postmodern darbe adıyla ülkemizin tarihine geçti. Türk demokrasi tarihinin kara lekesi olan 28 Şubat'ın üzerinden tam 26 yıl geçti. Peki, 28 Şubat'ta neler oldu? 28 Şubat kararları neler? 28 Şubat süreci ne zaman başladı, neler yaşandı?
28 Şubat denilince akla ilk gelen; Sincan'da yürütülen tanklar, üniversite kapılarından başörtülü olduğu için geri çevrilen öğrenciler. İkna odalarının kurulduğu çirkin dönemde Refah Partisi ve DYP koalisyonu vardı. Başbakan Necmettin Erbakan, Dışişleri Bakanı Tansu Çiller idi. İşte 28 Şubat sürecinde yaşananlar, alınan kararlar...
28 ŞUBAT SÜRECİ
28 Şubat süreci, Necmettin Erbakan'ın başbakan, Tansu Çiller'in dışişleri bakanı ve başbakan yardımcısı olduğu 28 Şubat 1997'de yapılan Millî Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla "irtica"ya karşı başlayan ordu ve bürokrasi merkezli süreç.
İKNA ODALARI KURULDU!
28 Şubat kararları sonrasında üniversitelerde başörtüsü yasaklandı. Bu dönemde başörtüsü takan öğrenciler, kurulan ikna odalarında bu kararlarından vazgeçmeleri yönünde baskı yapıldı.
Demirel, 2006 yılında bir televizyon programında başörtüsü yasağıyla ilgili olarak da şöyle konuşmuştur:
« Orası üniversite, oranın kuralları var. Danıştay, Anayasa Mahkemesi karar vermiş. İlle başı bağlı okumak istiyorsan başı bağlı olarak okunabilen yerler var, oraya git. Arabistan'da falan öyle yerler vardır, oraya gidin, orada okuyun! Türkiye laiklikten vazgeçemez. Herkes aklını başına toplasın. Bu ülkenin halkının yüzde 99'u Müslüman diye Müslümanlığı istismar ederek 'Bu milleti arkamıza düşürürüz' diye düşünen varsa aldanıyor. Hem de çok aldanmaktadır. Cumhuriyet 5'inci neslini yetiştirmiştir ve bu nesil cumhuriyete sahip çıkmaktadır. Türban özgürlük falan değildir. Bu gericiliktir. »
28 ŞUBAT KARARLARI
MGK toplantısı, 28 Şubat 1997 Cuma günü saat 15.10'da Çankaya Köşkü'nde başladı. Komutanlardan ilk sözü Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya aldı, sert sözlerle iktidarı eleştirdi. Başbakan Erbakan'a söylediklerinden biri, "Senin ağzından hiç 'Türk' kelimesini duymuyoruz." sözü oldu. 9 saat süren toplantı sonunda irticayla mücadele kararları alındı. MGK, "laikliğin Türkiye'de demokrasi ve hukukun teminatı olduğunu" vurguladı. Ordu, kararların hepsinin uygulanmasını istedi:
"8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli.
Kur'an kursları Diyanet İşleri Başkanlığına bağlanmalı, kaçak kurslar önlenmeli.
Tarikatların faaliyetlerine son verilmeli.
Kılık kıyafet yasası ödünsüz olarak uygulanmalı.
Yeşil sermayeye kısıtlama getirilmeli.
İrtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medya kontrol altına alınmalı.
Tevhid-i Tedrisat uygulanmalı.
Kurban derileri derneklere verilmemeli.
Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalı."
28 Şubat Darbesine Neden Olan Olaylar
Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, 11 Ocak 1997 Cumartesi günü, Başbakanlık Konutunda tarikat liderleri ve şeyhlere iftar yemeği verdi.
Yüksek rütbeli subaylar 22 Ocak 1997 tarihinde Gölcük’te toplanarak irticanın iktidarda olduğunu tartıştılar.
30 Ocak 1997’de Sincan belediyesi Kudüs gecesi düzenledi. Belediye başkanı Bekir Yıldız, İran büyükelçisinin misafir olduğu gecede sahneye konulan cihad oyunu basında tepki oluşturdu. Star muhabiri Işın Gürel saldırıya maruz kaldı. Bekir Yıldız tutuklandı, mahkum edildi.
5 Şubat’ta Sincan’da askerler 20 tank ve 15 zırhlı araçla geçiş yaptı.
5 Şubat’ta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Erbakan’a birkaç mektup gönderdi.
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya ‘irtica, PKK’dan daha tehlikeli’ dedi.
11 Şubat’ta Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü Ankara’da yapıldı.
28 Şubat’ta yapılan MGK toplantısı 9 saat sürdü. MGK laikliğin Türkiye’de demokrasi ve hukukun teminatı olduğunu sert bir şekilde vurguladı.
4 Mart’ta Başbakan Erbakan, MGK kararları yumuşatılmazsa imzalamayacağını söyledi ve imzalamadi
13 Mart’ta Başbakan Necmettin Erbakan, MGK kararlarını imzalamak zorunda kalmış ve daha sonra bu kararları imzalamadığını sadece ön yazıyı imzaladığını iddia etmiştir.
21 Mayıs’ta Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, ‘‘Ülkeyi iç savaşa sürüklediğini’’ söyleyerek, RP’nin kapatılması için dava açtı.
3 Haziran’da Susurluk Davası 7 ay aradan sonra DGM’de başladı.
7 Haziran’da Genelkurmay, irticai faaliyetleri desteklediğini iddia ettiği firmalara ambargo koydu.
10 Haziran’da Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkan ve üyeleri Genelkurmay Başkanlığı’na çağrılarak kendilerine irtica konusunda brifing verildi.
18 Haziran’da Necmettin Erbakan başbakanlıktan istifa etti. İstifasının nedeninin başbakanlığı Tansu Çiller’e devretmek olduğunu belirtti.
19 Haziran’da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini o sırada arkasında TBMM çoğunluğu olan DYP lideri Tansu Çiller’e vermeyip, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’a verdi.
30 Haziran’da Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve Hüsamettin Cindoruk’la birlikte ANASOL-D hükümetini kurdu.
28 ŞUBAT DAVASI VE YARGILAMALAR
2012 yılında TBMM, "Darbeleri Araştırma Komisyonu" kurmuş" ve 28 Şubat başta olmak üzere askerî darbeleri araştırmaya başlamıştır. Bu sürecin yargılanması ise 28 Şubat'ta etkin rol oynayanların tutuklu yargılanması ile başlamıştır.
2 Ekim 2012 tarihinde dönemin Başbakan Yardımcısı ve DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, "mağdur" sıfatıyla ifade vermiştir. Dönemin 54. Türkiye Hükûmetini "zorla devirmeye, düşürmeye ortaklık" ile suçlanan ve aralarında dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz, dönemin orgeneralleri Çevik Bir ve Çetin Doğan'ın da olduğu 103 sanık hakkında açılan dava Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmüştür.
14 Nisan 2018 tarihinde kararını açıklayan Mahkeme Heyeti, “Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini zorla düşürme veya vazife görmekten men” suçlamasıyla, aralarında dönemin Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Emekli Orgeneral Çevik Bir, Emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın da bulunduğu 21 sanığa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildiğini duyurmuştur. Sanıkların duruşmalardaki tutum ve davranışları lehlerine kabul edilerek cezada indirim yapılmış ve ceza, müebbet hapse çevrilmiştir. Sanıklara, yaşları ve sağlık sorunları gerekçesiyle adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir.
9 Temmuz 2021 tarihinde 14 sanığın müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından onanmıştır.
19 Ağustos 2021 tarihinde 14 sanık hakkında yakalama kararı çıkartılmıştır.