Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'ten 2024 için enflasyon müjdesi! Yılın 2. yarısından itibaren güçlü bir düşüş olacak
Son dakika haberleri... Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ekonomideki gelişmeleri değerlendirdi. Par politikası, OVP, enflasyon ve büyümeyi ele alan Bakan Şimşek, "Türkiye'ye sermaye girişi güçlendi." dedi. OVP'de ana hedefin dezenflasyon olduğunu dile getiren Bakan Şimşek, "Ana faktör para politikası" şeklinde konuştu.
- Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, TRT Haber canlı yayınında ekonomi gündemini değerlendiriyor. Soruları cevaplayan Bakan Şimşek, son gelişmeleri aktardı.
Ekonomi gündemi hakkında konuşan Bakan Şimşek açıklamalarında şunları kaydetti;
Büyüme, güçlü ve her ne kadar önümüzdeki dönemde yavaşlama ihtimali varsa da 2023'e ilişkin OVP'deki öngörülerimizle paralel gidiyor. Programda biz 4,4'lük bir büyüme öngörmüştük. Bu düşük gibi gelebilir fakat küresel büyüme yüzde 3 veya altında olacak. Dolayısıyla küresel büyümenin 1,5 katı hızlı büyüyor olacağız. Yani 2023'te Orta Vadeli Program'daki yüzde 4,4'lük hedefi gerçekleştirirsek bu rakamlar onunla tutarlı. Küresel büyümenin oldukça üzerinde bir büyüme sağlamış olacağız. İstihdam artışı çok güçlü. Burada önemli olan husus büyümenin yeniden dengelenmesi. Burada da yeniden dengelenme başladı, hafif bir şekilde üçüncü çeyrekte.
"TÜRKİYE DAHA SÜRDÜRÜLEBİLİR YÜKSEK BÜYÜME PATİKASINA GİRMİŞ OLACAK"
Net ihracatın etkisi örneğin bir önceki yani çeyreğe baktığınız zaman eksi yüzde 4,9'du. Yani aşağı çekiyordu büyümeyi net ihracat. Şimdi onun negatif etkisi azaldı. Eksi 2,6'ya düştü bu önemli. İç talebin etkisi örneğin yüzde 8,8 puanlıktı, 8,5 puana geriledi. Programın amacı büyümeyi yeniden dengelemek yani daha kaliteli bir büyümeyi yatırıma ve net ihracata dayalı büyümeyi sağlamak. Biz bunu önemsiyoruz. Büyüme bir taraftan güçlü tabi bu çok anlamlı ve cesaret verici. Ama burada önemli olan büyümenin kalitesini de artırabilmek. İşte bizim Orta Vadeli Program'ın hedefi kalite noktasında da hedeflerimizi gerçekleştirmek. Yani iç talep daha ılımlı hale dönerken net ihracatın etkisinin olumluya dönmesini bekliyoruz. Böylece Türkiye daha sürdürülebilir yüksek büyüme patikasına girmiş olacak. Bunu tabiki bir taraftan fiyat istikrarını sağlayarak yapacağız. Yani enflasyonu tek haneye düşürerek yapacağız orta vadede. Enflasyonu tek haneye düşürebilirsek yüksek sürdürülebilir büyümeyi sağlayabiliriz.
"BÜYÜNENİN YÜKSEK TUTULMASI İÇİN VERİMLİLİĞE ODAKLANACAĞIZ"
İkincisi de verimlilik artışı. Verimlilik artışı doğru yatırımlarla reformlarla olur. Bir taraftan yatırımların üretken alanlara kaydırılması ki bu programımızın önemli bir hedefi bir taraftan da reformlarla rekabet ortamını iyileştirerek verimliliği artırmak. Dolayısıyla büyümenin iki ana motoru önümüzdeki dönemde bir taraftan verimlilik artışı bir taraftan da fiyat istikrarını sağlayarak ve var olan imkanları üretken alanlara kanalize ederek büyümenin yüksek tutulması, verimliliğin yüksek tutulması. Yani biz şu anda verimliliğe odaklanacağız. Büyümenin yüksek çıkması beklenenden yüksek çıkması olumlu. Yeniden dengelenmenin başlaması olumlu. Ama bu yeterli değil önümüzdeki dönemde büyüme büyük ihtimalle bir miktar yavaşlayacak buna hazırlıklı olmamız lazım. Burada korkulacak bir şey yok. Burada önemli olan Türkiye'nin Orta Vadeli Program perspektifi ile yüksek sürdürülebilir büyüme patikasına girmesi. Bunu da başaracağız.
"HEDEFİMİZ BU SENE ENFLASYONU KONTROL ALTINA ALMAK"
Orta Vadeli Programımız kamuoyu ile eylül ayında paylaşıldı. Aslında biz fiilen uygulamasını hazirandan itibaren başlatmıştık. Orta Vadeli Programın bir kaç önemli bileşeni var. Bir kaç tane de önemli hedefi var. Birinci bileşen dezenflasyon programı. Yani enflasyonu önce kontrol altına alıp daha sonra tek haneye indirecek bir program. Orta Vadeli Programın en önemli bileşeni fiyat istikrarıdır. Fiyat istikrarından kastımız enflasyonun düşürülüp tek hanede tutulmasıdır. Burada hedefimiz bu sene enflasyonu kontrol altına almak. Gelecek sene sonu yüzde 34'e indirmek. Daha sonraki 2025 ve 2026 sonunda da tek haneye düşürmek. En önemli bileşen bu. Bunun için para politikasında bir rasyonelleşmeye gittik. Yani iç talebi daha makul bir düzeyde tutmak için bozulan fiyatlama davranışlarını düzeltmek için bir para politikasında iyileştirmeye gittik. Merkez Bankası burada gerekeni yapıyor.
İkinci olarak maliye politikası ayağında bizim depreme rağmen bir mali disiplini tesis etme çabamız var. Türkiye'nin aslında mali disiplin noktasında duruşu hükümetlerimiz döneminde çok güçlü. Son 20 yıla bakarsanız bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 2,4. Bu sene depremin etkisiyle Orta Vadeli Programda bu açığın yüzde 6,4'e kadar yükselmesi ihtimalini öngördük. Programı yaptıktan sonra özellikle gelir performansımız çok daha güçlü ayrıca biz tabiki harcamalarda da çok tutumlu davranıyoruz. İkisinin bileşeni olarak çok büyük ihtimalle bu sene bütçe açığı Orta Vadeli Program'da öngörülenden biraz daha düşük olabilir. Bu da önemli bir hedef.
"REFORMLARLA TÜRKİYE'DE TASARRUFU ARTIRMAYI HEDEFLİYORUZ"
Üçüncü hedef yapısal dönüşüm yani yapısal reformlar. Reformları yaparak Türkiye'nin rekabet gücünü artırmak istiyoruz. Reformları yaparak Türkiye'de verimliliği artırmak istiyoruz. Reformlarla Türkiye'de tasarrufları artırmak istiyoruz. İstihdamı artırmak istiyoruz. Ama önemli bileşenlerden bir tanesi yeşil dönüşümdür. Diğer bir tanesi dijital dönüşümdür. Dolayısıyla Türkiye'nin yapısal dönüşümü yani yapısal reform gündemi de Orta Vadeli Program'ın en önemli üçüncü bileşeni. Peki bu programın hedefleri ne? Tek haneli enflasyon bu çok önemli. Çünkü tek haneli enflasyon kalıcı refah artışının ön koşuludur. Basit bir örnek vereyim; 90'lı yıllara giderseniz büyümemiz çok düşük, enflasyon düşük ve çok oynak. 2000'li yıllara geldiğiniz zaman büyüme 90'lı yılların iki katına çıkıyor. Neden? Çünkü enflasyon tek haneye düşürülmüş ve oynaklık azaltılmış. İş alemi önünü görebiliyor. Bu çok değerli bir şey. Dolayısıyla enflasyonun tek haneye düşürülmesi ana hedef.
"OVP ÇERÇEVESİNDE BÜTÇE AÇIĞIMIZI DAHA DA AZALTACAĞIZ"
Bütçe açığının Orta Vadeli Program sonucunda yüzde 3'ün altına düşürülmesi önemli bir hedef. Çünkü uluslararası en iyi normları baz alıyoruz. Bütçe açığını milli gelire oranı olarak yüzde 3'ün altına düşüreceğiz. Diğer bir hedefimiz cari açığı azaltacak, enflasyonu kontrol altına almamıza yardımcı olacak bir büyümede yeniden dengelenme lazım. Yani net ihracatı desteklerken iç talebin makul düzeyde sürdürülmesi. Yeniden bir dengelenmeye ihtiyacımız var. Bu da başladı. Diğer bir hedefimiz rezervlerin güçlendirilmesi. Yani Türkiye'nin uluslararası rezervlerini daha da güçlendireceğiz. Amacımız geniş anlamda rezervlerin vadesi 1 yıldan az olan dış borçlarına oranını 1'e doğru yükseltmek. Şu anda 0,84 civarındayız yükselmiş durumda. Ama biz bunu 1 düzeyine çıkarmak istiyoruz. Kısa vadeli borçların çok üzerine çıkartmak istiyoruz.
Diğer bir hedefimiz burada kur korumalıdan çıkış. Çünkü kur korumalı bir koşullu yükümlülüktür devlet için. Yani bunun zamanla bitirilmesi gerekiyor. Buna yönelik çalışmalarımıza başladık. Kur korumalıda da azaltılması noktasında ilerleme sağlıyoruz. Bu konuda da önümüzdeki dönemde ilave adımlar atabiliriz. Dolayısıyla programın ana hedeflerine baktığınız zaman şunu kastediyoruz; Yüksek sürdürülebilir büyüme yani daha çok istihdam, daha dengeli büyüme. Bununla birlikte de makrofinansal istikrarın sağlandığı bir ortam. Rezerv birikimi o noktada devreye giriyor, fiyat istikrarı o noktada devreye giriyor.
"TÜRKİYE'NİN RİSK ALGISI İYİLEŞİYOR"
Orta Vadeli Program çalışıyor. Programın iç tutarlılığı var, güvenirliği var. Dışarıda programa, içeride de programa güven artıyor, inanç artıyor. Bazı soru işaretleri yok mu her zaman olur bu normaldir. Burada bir kaç somut rakamla programın çalıştığını ifade etmek istiyorum. Birincisi Türkiye'nin küresel risk algısı düşüyor. Bunun en önemli göstergesi risk primidir. Buna CDS diyorlar. Bu CDS tabi Türkiye'de literatüre girmiş durumda. CDS dediğiniz şey bir ülkenin iflasına karşı sigortalamanız gerekiyorsa ödemeniz gereken sigorta prim düzeyini ima eden ifade eden bir enstrüman. CDS'ler Türkiye'de mayıs ayında 700'ün üzerine çıkmıştı. Dün itibarıyla 330 civarına indi. Haziran-Kasım arasında dün itibarıyla gelişmekte olan ülkelerin CDS'leri ortalama 45 baz puan düşerken Türkiye'de 370 baz puan düştü. Dolayısıyla Türkiye'nin CDS'lerinde yani risk priminde başka ülkelere göre gelişmekte olan ülkelere göre muazzam bir düşüş var. Yani Türkiye'nin risk algısı iyileşiyor. Türkiye'yi riskli görenler azalıyor. Bu birinci husus. Bu program sonrası ortaya çıkmış bir durum.
Programa ciddi bir güven, Cumhurbaşkanımız liderliğindeki yeni ekibe programa bir güvendir. İkinci olarak sermaye girişi başladı. Ocak-mayıs döneminde Türkiye portföy akımları akımları anlamında baktığınız zaman yani net olarak ocak-mayıs döneminde Türkiye'den 2,9 milyar dolarlık bir çıkış olmuş portföy yatırımları. Halbuki haziran-eylül dönemine baktığınız zaman yaklaşık 5 milyar dolarlık bir net artış var. Bu çok ciddi bir rakam. Türkiye'nin risk primi gelişmekte olan ülkelere oranla dramatik bir şekilde düştü. Az önce rakamları verdim. Sermaye girişi güçlendi. Eylül ayında gelişmekte olan ülkelerden yaklaşık 14 milyar dolar net sermaye çıkışı var. Türkiye'ye net giriş var. Ekim ayında gelişmekte olan ülkelerden net sermaye çıkışı var. Türkiye'ye bakın dolayısıyla Türkiye ayrışıyor. Türkiye'nin hikayesi güçlü. Türkiye'nin yeni bir programı var. Türkiye siyasi belirsizliği geride bırakmış, çok güçlü bir dezenflasyon programı çok güçlü bir reform programı ve kalıcı bir şekilde Türkiye'nin rekabet gücünü artıracak programa odaklanmış durumdayız.
"KUR OYNAKLIĞININ EN DÜŞÜK OLDUĞU ÜLKELERDEN BİRİ HALİNE GELDİK"
Rezervlerimiz güçlendi. Bakın Türkiye'nin rezervleri mayıstan bu yana 36 milyar dolar arttı. Dolayısıyla güven olmazsa, kaynak girişi olmazsa 36 milyar dolarlık rezerv artışı mümkün değil. Diğer bir husus kur oynaklığı. Yani bir aylık opsiyonların ima ettiği bir kur oynaklığı diye bir konsept var. Kur oynaklığı mayıs ayında neredeyse yüzde 57 civarındaydı. Kasımda bu 8'in altına düştü. Yani kur oynaklığı bir bant olsa gelişmekte olan ülkeler için Türkiye şu anda kur oynaklığının en düşük olduğu ülkelerden bir tanesi haline geldi.
"YÜZDE 40 VERGİ" AÇIKLAMASI
Bakan Şimşek, döviz kazançlarına yüzde 40'a kadar vergi getirilmesiyle ilgili alınan karara açıklık getirdi.
Bakan Şimşek, "Yüzde 40'a kadar vergi için yetki alınıyor. Yüce Meclis'ten Cumhurbaşkanı'na yetki alınıyor, bu olacağı anlamına gelmiyor. Liralaşmayı desteklemek için piyasa koşulları el verdiğinde vergiyi kullanıp bu sürece katkıda bulunabiliriz. Zamanlama olarak doğru olduğuna inanmıyorum. Önümüzdeki dönemde oturup daha adil vergi sistemi konusunda ciddi adımlar atacağız. Kamu harcamalarını nasıl verimli alanlara kanalize edebiliriz, tasarruf harcamamak değildir aslında kamuda. Tasarruf kaynakların doğru alanlara yönlendirilmesidir. Gereksiz harcamaların da kaldırılmasını içeriyor. Türkiye'nin altyapısına yatırım yapacağız. Şu anda yüzde 40 vergi getirmiyoruz, piyasa koşullarına bakacağız. Liralaşmanın ana motoru para politikasındaki rasyonelleşmedir. Liraya güveni portföyde daha ağırlıklı TL tutmanın yolu tabi ki para politikası üzerinden geçiyor. Burada bir yıl sonraki enflasyonu çıpalayacak yapı içinde gidiyoruz" dedi.
"PARASAL SIKILAŞTIRMA BAŞLADI, ENFLASYON DÜŞMEYE BAŞLAR"
OVP'de ana bileşenin dezenflasyon olduğunu vurgulayan Bakan Şimşek, şunları kaydetti:
"Faizler arttı, enflasyon yükseliş trendinde. Para politikası gecikmeli olarak çalışıyor. Bugün gidin ABD'de, İngiltere, AB'deki deneyimlere bakın. Bütün ülkelerde parasal sıkılaşma başlar fakat enflasyon yükseliş trendini bir süre korur ve daha sonra düşmeye başlar, hemen etkili olmuyor, gecikmeli oluyor. Sadece zamana ihtiyacımız var. Aktarım mekanizmasını zorlaştıran bir iki faktör var. Bunlardan biri KKM, birisi de Türkiye'de mevduatların önemli kısmı döviz cinsinden. Para ikamesi var. Bu iki faktör Türkiye'de aktarım mekanizmasını bir miktar zayıflatmış durumda. Para politikasında iyileştirmeyle birlikte gelecek senenin ikinci yarısından itibaren çok güçlü dezenflasyon sürecine gireceğiz. Tabi ki baz etkisi olacak. Bütçeyi düzeltmek için KDV, akaryakıtta ÖTV gibi enflasyonu artıran vergi artışlarına gittik. Bu vergi artışları tekrarlanmayacak, gelecek sene sistemden çıkmış olacak. Deprem Şubat ayında oldu ama enkazın kaldırılması zaman alıyor. Depreme ilişkin güçlü kaynak aktardığımız, şehirleri yeniden imar edelim çabamız bazı ürünlerin fiyatlarını artırdı. İnşaat malzemelerinin fiyatları arttı. İnşallah Türkiye bir daha deprem görmez, bunlar baz etkisi. Esas etki, para politikasındaki güçlü etkisyle gecikmeli devreye girmesi.
İkinci husus maliye ve gelirler politikası. Deprem nedeniyle maliye politikası gevşek sayılır. Gelecek sene muhtemelen biraz daha iyiye gidecek diye bekliyoruz, maliye politikası da eşgüdümlü olacak. Para politikası, maliye politikası, gelirler politikası burada birlikte çalışacak eşgüdüm içinde enflasyonun tek haneye düşürülmesi için yoğun çabaya dönüşecek. Mayıstan sonra yıllık enflasyon güçlü ve hızlı şekilde düşecek. Yılı yüzde 36'yla bitirmeyi ümit ediyoruz. Önümüzdeki seneden itibaren enflasyonun aylığında düşüş trendi başladı, kalıcı şekilde düşüşe devam edeceğini öngörüyoruz. Aylık bazda çekirdek enflasyonu takip ederek bizim hedefimizle uyumlu olup olmadığı incelenebilir.
KİRALARDA DÜŞÜŞ OLACAK MI?
Kiraların artmasının iki sebebi var, biri arzi diğeri politika çerçevesiyle etkili. Çok büyük deprem felaketi başladı. Deprem bölgesinde olsun, dışında olsun çok ciddi konut talebi oluştu. Bunun etkisi var, konut seferberliğindeyiz. Biz bir an önce şehirlerin yeniden imar edilmesi, vatandaşların yeniden sağlıklı konutlara kavuşmasını istiyoruz. Önümüzdeki birkaç ay içinde vatandaşlara 200 bin konut tamamlanmış ve hizmetlerine sunulmuş olacak. Deprem nedeniyle ortaya çıkan kira artışını sınırlayacak. Son yıllarda reel faiz düşük olduğu için konut fiyatları çok hızlı arttı, kira da ona göre şekillendi. şimdi konut arzını artıracağız, bir taraftan da değişik sektörlerdeki aşırı fiyat artışları dezenflasyon kapsamında kontrol altına alınacak. Bütün bu hususlar bir araya geldiğinde ben inanıyorum ki kira artışlarında normalleşmeye gideceğiz.
"ŞİRKETLERE SESLENİYORUM, ESKİ ALIŞKANLIKLAR DEVAM EDERSE MÜŞTERİ BULAMAYACAKSINIZ"
İş alemine seslenmek istiyorum. Fiyatlama davranışlarında ciddi bozulma var, OVP'yi baz almaları kendileri için hayırlı olacak. Para, maliye ve gelirler politikasını şekillendireceğiz. Eski alışkanlıklarıyla devam ederlerse müşteri bulamayacaklardır.
Ağustos'ta KKM zirveyi buldu. Kasım ayı itibariyle de 2,8 trilyon liraya kadar indi, bu düşüşün devam etmesini bekliyoruz. MB'nin attığı adımlar var. TL mevduatı cazip hale geldi. Bu devam edecek. Biz şu anda rezerv biriktiriyoruz. Türkiye'nin rezervleri Mayıs sonundan bu yana 36 milyar dolar arttı. KKM'de şirketlere vergi teşviği vermişiz, çıkacağız diyeceğiz ki vergi teşviğini kaldırıyoruz. Sonuçta bu bir enstrüman, hukuki zemini var. Para politikası aktarım mekanizmasının önünde belirsizlik kaynağı olması, biz buradan çıkacağız, KKM'den çıkış başladı, tedrici olarak devam edecek. Rezerv birikimiyle birlikte bir noktada hareket edeceğiz.
"KAMUDA TOGG ALINMASINI ZORUNLU TUTUYORUM"
Deprem nedeniyle bütçe açığımız arttı. Bu sene bütçe açığını yüzde 6'nın altında tutmak, gelecek sene yüzde 6'nın altında tutmak, 2025-2026'dan sonra yüzde 3'e yakınsayıp, yüzde 3'ün altına çekmek. Mali disiplin çok önemli. Bir taraftan cari açığı azaltıyoruz. Cari açıkta kalıcı başarıyı sağlayacağız. Cari açığın milli gelire oranını yüzde 2'nin altına getirmek istiyoruz. Doğrudan yatırımlarla borç olmaksızın finanse edilebilir seviyeye çekeceğiz. Bütçe açığını yüzde 3'ün altına, cari açığı da yüzde 2'nin altına çekerek Türkiye'nin makro finansal imkanlarını genişleteceğiz. Vatandaşımız kamuda tasarruf da bekliyor. Bu konuda yoğun çaba içindeyiz. Bizden kurumların planlanmış taşıt talepleri var. Üniversite rektörü taşıtım eski, yenilenmesi lazım. Onay verirken sadece yerli ve milli olan kullanımı ucuz olan elektrikli Togg'u alabilirsin diyoruz, ikincisi mevcudu satacaksın diyoruz. Muhtemelen mevcut daha pahalıdır, dizel ya da benzinlidir, gideri yüksektir. Dolayısıyla biz bu konularda hassasız. Yurt dışı gezilerinde yoğun şekilde inceliyoruz. Gerekli mi, bir kişi gitse olur mu? Bu konularda da hassasiyet gösteriyoruz. En büyük tasarruf üretken alanlara kaynakların kanalize edilmesidir.
"İŞ ALEMİNE SESLENİYORUM, İÇ TALEP YAVAŞLAYACAK, DIŞ PAZAR ARAYIN"
Önümüzdeki dönemde iç talep yavaşlayacak. Mutlaka iş alemi dış pazar arayışına girsinler. Her türlü desteği vereceğiz. İhracat reeskont kredilerini 10 kat artırdık, faize üst limit getirdik. Şu anda 25,9 üst limit. Hizmet ihracatına konu olan alanlarda dışarıdan kazandığı geliri getirsin, yüzde 80 vergi avantajı sağlıyoruz. Dolayısıyla burada sembolik düzeye getirdik. Eximbank'ın sermayesini yüzde 49 artırdık ama yetmez. Yakın dönemde, Eximbank'a 10 yıl vadeli yüksek montanlı sermaye benzeri kredi bulacağız. Onun müzakerelerinin son evresine girildi. Bir taraftan ihracatçıya destek vereceğiz, kredi imkanı, düşük faiz imkanlar ve düşük vergi. İhracat Türkiye'nin çıkış yoludur. Dış talep zayıf. Olsun biz pazar payını büyütelim. Düşük de büyüseler başkalarına göre rekabetçi konuma gelin ilave pazar payı alın.
YTAK KREDİLERİ
Sanayi Bakanlığımız Türkiye'nin dış ticaretinde önemli olan 281 kalemi belirledi. Bu ürünü yayınladı, biz özel sektörden dünyadaki tüm yatırımcılardan şunu bekliyoruz, ben şu ürünü üretebilirim. Süreç Sanayi Bakanlığı'nda başlayacak. Teknik olarak yeterli deyince, finansal fizibilitesini bankalar yapacak. Cari açığı azaltıyor mu enflasyonda düşüş yaratır mı kararını Merkez Bankası verecek. 300 milyar lira, 1'er milyardan potansiyel büyük 300 yatırımdan bahsediyorsunuz. OVP'yi açıklarken yatırım dedik, yatırım olunca istihdam olur, sonra üretim olur. Bunun önemli kısmının ihracat olmasını istiyoruz. Gelecek sene bu zamanlar enflasyonun düştüğünü ve yüzde 10'lu rakamları konuşacağız."