Son dakika! Lahey'de Gazze için söz sırası Türkiye'de
Son dakika haberleri... Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) İsrail’in Filistin’i işgalinin hukuki neticelerine ilişkin duruşmada, Türkiye adına Dışişleri Bakan Yardımcısı Ahmet Yıldız başkanlığı'ndaki heyet sunum yaptı. Türkiye, Uluslararası Adalet Divanından, İsrail'in Kudüs dahil işgal altındaki Filistin topraklarındaki fiillerinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu ilan etmesini istedi.
Son dakika haberleri... İsrail'in Gazze'deki insan hakları ihlalleri ve sivillere yönelik saldırıları ciddi bir sorun olmaya devam ediyor.
Bu kapsamda Uluslararası Adalet Divanı'nın, İsrail'in Filistin'deki hukuksuz eylemlerine ilişkin bulgu ve gözlemlerini değerlendirmesine yönelik duruşmaları sürüyor.
SIRA TÜRKİYE'DE
Duruşmalar kapsamında söz sırası bugün Türkiye'ye geldi.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Ahmet Yıldız, İsrail'in Filistin'deki işgal ve ilhak eylemlerine yönelik bir sözlü sunum gerçekleştirdi.
ULUSLARARASI SİSTEM BİR YIKIM AŞAMASINDA
Dışişleri Bakan Yardımcısı Yıldız, sunumunda şunları kaydetti;
"Kurala dayalı uluslararası sistem bir yıkım aşamasında. Bunun nedeni de Filistin halkına uygulanan adaletsizlik. Şu anda UAD önünde bir davayı değerlendiriyor. Bu dava İsrail'e karşı açılmış bir dava. 1948 soykırımın önlenmesi ve cezalandırılması çerçevesindeki ihlal iddialarıyla ilgili bir dosya. Bu ihlallerin mevcut durumunu Filistin haklarının haklarının nasıl ihlal edildiğinin net görüşü ve Doğu Kudüs dahil Filistin topraklarının işgal altında olduğunun önemli bir kanıtı.
Türkiye bu konudaki mahkemenin almış olduğu ihtiyati tedbirlerin kararının tam olarak uygulanmasını istiyor. Güvenlik konseyi bu konudaki sorumluluklarını yerine getirerek bu kritik aşamada bunun uygulanmasını sağlar.
"FİLİSTİNLİLER KENDİ TOPRAKLARI ÜZERİNDE HAKLARINDAN MAHRUMDUR"
Mahkemenin mevcut dosya hakkındaki danışma anlamı taşıyan kararı şunu ortaya koymuştur; İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarında yapmış oldukları davranışlar bütün Filistin'de olumsuz sonuçlara neten olmaktadır. Filistinliler kendi toprakları üzerinde haklarından mahrumdur. Adalet, eşitlik, insan onuru ve çok uzun zamandan beri hak ettikleri bağımsızlığı istemektedirler.
TÜRKİYE İSRAİL'İN FİLİSTİN'E SALDIRILARINA KAYITSIZ KALAMAZ
Türkiye Cumhuriyeti, güçlü bir şekilde bölge ile ilişkileri olan bir ülkedir. Sadece Araplar ile değil Yahudiler ile de. Avrupa'da yüzyıllar öncesinde zulme uğramış Yahudiler de Türkiye'ye sığınmış ve burada kendilerine güven bulmuşlardır. 2. Dünya Savaşı da dahil olmak üzere biz hiçbir zaman bu insanlara kimliklerinden dolayı ayrımcılık yapmadık. Türkiye, İsrail'in şu anda işgal altındaki Filistin topraklarının statüsünü değiştirme yönündeki çalışmalarını görmezden gelemez. Şu anda İsrail'in Filistin halkına yönelttiği saldırılarına da kayıtsız kalamaz.
"BU ÇATIŞMA BİR ÖNCEKİ YÜZYILA KADAR UZANMAKTADIR"
Yazılı beyanımızda belli konularla ilgili olarak biz zaten görüşlerimizi belirttik. Orada söylemiş olduğumuz her şey daha önce de olduğu gibi 7 Ekim'den bu yana meydana gelen durum ile de ilişkilidir. Tabiki İsrail-Filistin çatışmasının kök sebebine bakmadan bölgede bir barış ve istikrar sağlamak mümkün olmayacaktır. İsrail-Filistin çatışması 2023 yılının 7 Ekim'inde başlamadı. Bu çatışma belli bir Filistinli fraksiyon veya grupla alakalı değildir. Bu çatışma bir önceki yüzyıla kadar uzanmaktadır. Ancak barışın önündeki gerçek engel çok barizdir. İsrail'in Filistin topraklarındaki işgalinin daha da derinleşmesi Doğu Kudüs de dahil olmak üzere. Ve iki devletli çözümün uygulanmaması, İsrail-Filistin'in yan yana yana yaşaması çözümünün hayata geçirilmemesidir.
"FİLİSTİNLİLER KENDİ HAKLARINI VE KENDİ ONURLARINI İSTEMEKTEDİRLER"
Şu anda Filistinliler İsrail'in boğucu işgali altında çok zor koşullarda yaşamaktadır. On yıllardır devam eden İsrail işgali Filistin halkının kendi temel insan haklarından mahrum olmasına neden olmanın yanında İsrail'in merhametine bağımlı hale getirilmiştir Filistinlileri. Filistinlilerin yaşam alanlarına el konulmuş, geçim kaynaklarına el konulmuştur. 21. Yüzyılda hala bu uygulamalar devam etmektedir. Bazen bu uygulamalar orta çağa ve daha kötüsüne benzemektedir. Filistinliler kendi haklarını ve kendi onurlarını istemektedirler. İsrail'in devam eden işgali ve İsrail'in devam eden ve bilerek uzatılan işgali ve bunun yanında bütün insiyatifleri başarısızlığa uğratan politikaları maalesef Filistinlilerin ülkelerinden edilmeleri ve arafta kalmalarına neden olmuştur ve birçok nesil umutsuz ve yapacak bir şeyi bulunmadan ortada kalmıştır.
İSRAİL, HUKUK DIŞI TEK TARAFLI EYLEMLERİNE DEVAM ETMİŞ VE BM KARARLARINI HİÇE SAYMIŞTIR
Aynı minvalde işgal altındaki topraklardaki durum da çok sayıda karar alınmasına rağmen BMGK tarafından ve BM Genel Kurulu tarafından hiçbir zaman için iyileşmemiştir. İsrail, hukuk dışı tek taraflı eylemlerine devam etmiş ve BM kararlarını hiçe saymıştır. İki devletli vizyonu tehlikeye atmıştır. Hukuk dışı yerleşim çalışmaları genişleyerek devam etmiş ve şu anda da işgal altındaki Filistin'in Doğu Kudüs'te dahil olmak üzere artık topraklarında kalıcı barışın gelmesi konusuna da çok büyük balta vurmaktadır. Bu yerleşimler konusunda İsrail bölgede işgal altında tuttuğu toprakların nüfus yapısını değiştirmektedir. Filistinlilerin evlerini yıkmaktadır ve diğer taraftan da İsrail güvenlik kuvvetlerinin koruması altında yeni yerleşimciler Yahudi yerleşimciler için inşaatlar da devam etmektedir.
"İSRAİL BMGK'NİN 181 SAYILI KARARINI DA İHLAL ETMİŞTİR"
İsrail-Filistin çatışmasının en önemli unsurlarından bir tanesi de kutsal mekanların statüsünün belirlenmesi ve korunmasıdır. Doğu Kudüs'te El Aksa Camii ve Harem-i Şerif ki bunlar tüm dünyadaki Müslümanlar için kutsal yerlerdir. Kutsallıkları mutlaka bütün zamanlarda geçmişten bugüne hep korunmuştur ve korunmak durumundadır. Kudüs'teki Harem-i Şerif de dahil olmak üzere Osmanlı döneminde buraların korunmasına başlanmış ve bugüne kadar hep korunmuştur bu bölgelerin kutsallığı. 2023 yılının nisan ayında El Aksa Camii'ne İsrail güvenlik kuvvetleri saldırıda bulunmuş ve Ramazan ayı içerisinde yüzlerce Müslümanı ibadet esnasında tutuklamıştır. İsrail güvenlik kuvvetleri Harem-i Şerif'e girmekte olan Yahudiler için yer açmıştır ve orada Müslümanlar ibadet ederken böyle bir uygulama gerçekleştirmiştir. Çok iyi bilinen bu gelişmelerin ışığında İsrail netice itibarıyla daha fazla toprağı kontrol altına almıştır ve BMGK'nin 181 sayılı kararını da ihlal etmiştir.
Ortaya bir yeşil hat çıkmıştır. 1967 yılında haziran ayında bildiğiniz gibi İsrail, Gazze Şeridi'ne, Batı Şeria'ya ve Doğu Kudüs'e bir harekat başlatmıştır. O günden bu güne BMGK ve BM Genel Kurulu defalarca karar almıştır ve bu bölgedeki askeri çalışmaların uluslararası hukuka aykırı olduğunu teyit etmiştir. İdari ve hukuki anlamda birçok karar almıştır. İsrail'in atmış olduğu adımların Kudüs'ün işgali konusundaki adımların bu bölgede kamulaştırmalar, topraklara ve yaşanan yerlere el koymaları bunların hepsinin geçersiz olduğu konusunda kararlar alınmıştır BM tarafından.
Bunun da ötesinde BMGK Kudüs şehrinin statüsünün değiştirilmesi yönünde atılan bütün adımları kınamıştır. BMGK'da 1967 yılının 4 Temmuz'unda almış olduğu bir kararla birlikte İsrail'in Kudüs şehrinin statüsünü değiştirme yönündeki attığı adımların geçersiz kılınması için bir karar almıştır. Ancak bu noktada İsrail zaten bu adımları atmıştır ve durumu değiştirmek üzere herhangi bir geri adım atmamıştır. BMGK yine 1968 yılının 16 Temmuz'unda almış olduğu kararla bunu da teyit etmiştir. 1980 yılında haziran ayında İsrail parlamentosu bir temel kanun çıkarmıştır. Bu kanun uyarınca da Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak ilan etmiştir. Birleşmiş Kudüs'ün İsrail'in başkenti olduğunu ortaya koymuştur. Bu da İsrail'in Kudüs şehrinin statüsü ile ilgili değiştirme adımı olarak açık bir şekilde karşımızda durmaktadır.
BM Güvenlik Kurulu 1980 yılında 478 sayılı kararı ile birlikte İsrail'in atmış olduğu bu adımların uluslararası hukukun ihlali olduğuna karar vermiştir. Bu bağlamda bütün hukuki ve idari anlamda İsrail'i işgalci güç olarak atmış olduğu bu adımların Kudüs şehrinin statüsünün değiştirilmesine yönelik olduğunu ve bu noktada bir ihlal olduğunu ortaya koymuştur. Bu adımların mutlaka geriye dönük olarak değiştirilmesi gerektiğini bildirmiştir. BMGK aynı zamanda en ağır şekilde İsrail'in Kudüs'ün başkent olarak ilan edilen kanunu da kınamıştır. Bunun da ötesinde BMGK İsrail'in Kudüs'ü başkent ilan edilişini tanımamıştır ve İsrail'in bu yapmış olduğu adımında yine bir başka kararla birlikte Kudüs şehrinin statüsünün değiştirilmesine yönelik bir adım olduğunun altını çizmiştir.
Aynı zamanda yine bundan sonraki dönemde alınan kararlarda da Kudüs şehrinin statüsü ile ilgili bir değişikliğe sebep olabilecek her türlü eylemin önüne geçilmesinin gerekliliği belirtilmiştir.
Yine aynı zamanda sonraki dönemde BMGK'nin almış olduğu kararlar doğrultusunda tüm tarafların adım atması gerektiğini belirtmiştir. Bunların içerisinde şunlar var; 1967 sınırlarının ötesinde yapılacak her türlü sınır değişikliğinin tanınmaması, taraflar tarafından kendi yaptıkları müzakereler ile kabul edilmediği sürece Kudüs ile ilgili bir düzenlemenin yapılmaması ve İsrail'in işgal ettiği topraklar üzerinde egemenliğinin İsrail devleti toprağı olarak tanınmaması. İsrail toprakları ve 1967'den bu yana işgal ettiği topraklar ayrımı burada yapılmaktadır. Birçok ülke maalesef BMGK'nin ortaya koymuş olduğu bu prensiplerden caymıştır. İsrail'in tek taraflı olarak atmış olduğu işgal altındaki Filistin topraklarında atmış olduğu adımlara uluslararası camianın da yaklaşımı bellidir.
İsrail, insan haklarını ve uluslararası hukuku ihlal eden tüm eylemlerden sorumlu tutulmalı."
UAD'deki duruşmalarda Türkiye adına sözlü beyanda bulunacak Yıldız'a, Lahey Büyükelçisi Ünal, Lahey Büyükelçiliği'nden Elçi-Müsteşar Pınar Gülün Kayseri, Müsteşar Recep Köşker, Adalet Müşaviri Abdullah Ömeroğlu, ikinci katipler Ozan Can Gümüş ve Baran Volkan Ateş eşlik ediyor.
İSRAİL'İN HUKUKSUZ EYLEMLERİ DİVAN'A SUNULUYOR
Uluslararası Adalet Divanı'nda yaklaşık 30 dakika sürecek olan olan sunumda, Türkiye'nin Filistin'e olan desteği, uluslararası kamuoyu önünde bir kez daha dile getiriliyor.
Türkiye, İsrail'in 1967'den bu yana Filistin topraklarında sürdürdüğü hukuksuz uygulamaları detaylı bir şekilde ele alacak ve Divan ile bu konudaki bilgi ve bulgularını paylaşıyor.
ULUSLARARASI TOPLUMUN HAREKETE GEÇİRİLMESİ HEDEFLENİYOR
Hafta boyunca 47 ülkenin sözlü beyanda bulunacağı Divan'da, son gün Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 5 ülke ve 3 uluslararası kuruluş, görüşlerini sunacak.
Uluslararası Adalet Divanı'nın vereceği kararın yasal olarak bağlayıcılığı olmamakla birlikte, İsrail üzerindeki baskıyı artırması bekleniyor.
Sunumla birlikte Türkiye'nin Filistin meselesindeki tutumu ve uluslararası arenadaki çabalarına vurgu yapılarak, İsrail'in hukuksuz uygulamalarına karşı uluslararası toplumun harekete geçirilmesi hedeflenecek.
İSRAİL'İN SOYKIRIM SUÇLAMASIYLA YARGILANDIĞI DAVADAN FARKLI
UAD’nin, 52 devlet ve 3 uluslararası kurumun sözlü beyanlarını dinleyeceği danışma görüşü, Güney Afrika’nın İsrail aleyhine Soykırım Sözleşmesi'nin ihlali sebebiyle açtığı davadan farklı olarak, iki devlet arasında ihtilaflı bir davaya ilişkin olmayıp, sadece İsrail’in Filistin’i işgalinin hukuki sorumluluğuna ilişkin Divan’ın bağlayıcı olmayan hukuki görüşünü içeriyor.