Efendim ortalık toz duman... Türk musikisinin sanat güneşi, rahmetli Zeki Müren ile Diva Bülent Ersoy arasında kılıçlar çekildi.
Bülent Ersoy’u, yediği eski hurmalar 2024 yılında tırmalamaya başladı. Rahmetlinin kemikleri sızım sızım sızladı. Bugün yaşıyor olsa en alasından ağzının payını verirdi ama vefat edip buralardan göçeli 28 sene olmuş.
Peki, ne olmuşta adamın göçüp gitmesinden 28 yıl sonra Bülent Ersoy açmış ağzını yummuş gözünü?
Zeki beyin lime lime etmedik hiç bir şeyini bırakmamış. Hâlbuki ki Zeki Müren’in doğum yılı 1931, Bülent Ersoy’un 1952... Arada 21 yıl var.
Zeki Müren 1 Ocak 1951 yılında radyoda ilk konserini vermiş, yani Bülent Ersoy henüz doğmamış bile. Büyükler bir durum söz konusu olduğunda “senin buna tevellüttün yetmez” derler.
Gelelim meselenin özüne...
1,5 yıl önce başta bendeniz olmak üzere Hakan Solaker, Gökay Kalaycıoğlu, Nurcan Sabur, Başak Çokan ve Seyhan Soylu “Al Sana Haber” programında Zeki Müren ile Bülent Ersoy’u popülerlik açısından konu etmişiz. Seyhan hariç herkes Zeki Müren’den yana görüş bildirmiş. Gel zaman git zaman bir aklı evvel 1,5 yıl öncesinin bu yayın kaydını Bülent Ersoy’a seyrettirince Bülent’in içindeki Zeki Müren fobisi hortlamış. 'Vay siz misiniz Zeki Müren daha popülerdi diyen?' Zeki Müren’in ne cimriliğini bıraktı, ne yalancılığını, ne vicdansızlığını, ne de kıskançlığını...
Doyamadı Zeki Müren’i parça pinçik etmeye. Bir de üstüne TV8’de Demet Akalın ve Jess Molho’nun sunduğu programa katılıp orda devam etti salvolarına.
Bülent öyle bir gaza gelmiş ki bir yandan sırtımı sıvazlarken diğer bir yandan “kart papaz” diye yapıştırıverdi lafını.
Aslında çok sevişiriz, birbirimizi sever sayarız. Birbirimiz için cümlelerimizi hep seçeriz ve saygı çerçevesinde konuşuruz. Karşılaştığımız her yerde benim ona, onun da bana muhabbeti bir başkadır ama demek ki çok içerlemiş, çok alınmış Zeki Müren çok popülerdi dememe...
Şimdiiii, başlayalım mı zurnanın delikleri üzerinde gezinmeye?
Bakalım nasıl bir melodi çıkacak ortaya... Yazımın girişinde dedim ya aralarında önce yaşça aşılmaz dağlar var. Biri “Nihansın dideden” derken diğeri henüz babasıyla gezmekteymiş. Zaten ipler ilk burada kopuyor, yani tartı bile tartmaz ama madem Bülent açtı torbanın ağzını öyleyse buyurun size çarşı pazar.
Zeki Bey için kendi takılarını kendi çalmış diyor. Bakın çaldı değil çalmış, yani bir başka ağızdan aktarılanı sanki doğruymuş gibi yaftalıyor Zeki Müren’i. Zeki Müren çalışanlarını falakaya çektirmiş, çekmiş değil bakın çektirmiş yani yine bir başka ağızdan doğrulu belli olmayan bir yakıştırma. Zeki Müren gittiği mekânlarda hesap ödemezmiş diyor sanki kasada adisyonu düzenleyen kendisiymiş gibi. Müzeyyen sevmişmiş, Safiye haz etmezmiş vs. vs...
Zeki Müren beni çok kıskandı elini öptürmedi diyor, hâlbuki dönemin gazete ve dergilerinde boy boy Bülent Ersoy, Zeki beyin elini öperken hatta hızını alamayıp bir yanaktan bir de dudaktan öperken fotoğrafları var. Sıralar giderim tren katarları gibi dizi dizi, ama istemem mezarından kalkıp Zeki Müren öpmesin bizi.
Hanımlar beyler, her daim dilinden dualar düşürmeyen Bülent Ersoy bilmez mi ölmüş birinin arkasından “Allah affetsin” demekten başka bir şey söylenmez? Bülent bilmez mi amel defteri kapanmış biri için, artık kalanlar edep gereği açmaz ağzını yummaz gözünü?
TCK M. 130 şöyle diyor “Bir kimsenin öldükten sonra hatırasına en az üç kişiyle ihtilat ederek hakaret eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Ceza, hakaretin alenen işlenmesi halinde, altıda biri oranında artırılır."
Her şeyi geçtim Bülent Ersoy başta kendi “YouTube” programı olmak üzere ekranlarda, sosyal medyada ve yazılı medyada Zeki Müren için söyledikleri bu bağlamda suç teşkil eder ve Bülent Ersoy hem kamuoyu önünde hem de hukuk önünde suçludur.
Şimdi size Zeki Müren ile ilgili birkaç not yazacağım sonra da kararı size bırakacağım.
Çanakkaleli akademisyen ve sunucu Gökhan Bayram, Müren’in 25. ölüm yıldönümünde şu yazıyı kaleme alıyor:
“Çanakkale Şehitler Abidesi’ne bakın, ona bakınca Zeki Müren’i de görürsünüz. 1958’de inşaatı parasızlık nedeniyle yarım kalmıştı. Zeki Müren konserlerini hemen yarıda kesti. Önce gazinolardan para toplanmaya başladı. Türkiye’de abide için konserler vermeye başladı. Şehir şehir şarkı söyledi ve oradan gelen parayı, abidenin yapımının tamamlanması için Çanakkale’ye gönderdi. Bugün Çanakkale’de Şehitler Abidesi var ise kim bilir kaç tuğlasında, kaç kilogram harcında Zeki Müren’in katkısı vardır. Ortada bir delikanlı varsa, gönüllere giren Zeki Müren vardır.”
Ülkemiz BM'nin talebi üzerine Kore'ye asker gönderip, Kore Savaşı'na katılmıştı. Şehitler vermiş ve çok sayıda da gazimiz olmuştu. Bunun üzerine savaş sonrası BM tarafından özel Kore Madalyaları gönderilmiş ve gazilerimize verilmişti. 1963 yılında Kıbrıs’ta bir gerilim başlamış, Kanlı Noel yaşanmış, insanlarımız katledilmişti. Bunun üzerine ordumuz müdahale için hazırlanırken, dönemin ABD Başkanı Johnson'un meşhur "Johnson mektubu" gelmişti.
Mektupta özet olarak, Türkiye'nin NATO üyesi bir ülke olan Yunanistan ile arasında gerilim yarattığı takdirde, SSCB'nin Türkiye'ye yönelik olası bir işgali karşısında, NATO'nun bu işgale müdahalede çekimser davranabileceğini anlatıyordu. Ayrıca, böyle bir girişimde Amerikan silahlarının kullanılamayacağı da belirtiliyordu. Mektubun kamuoyunda duyulmasından sonra Birleşmiş Milletler'in çağrısı ile gözünü kırpmadan Kore'de savaşan gazilerimiz bu mektubu onurlarına yediremeyip, madalyaları BM'ye iade ettiler. ABD'nin bu tutumu karşısında madalyaları üstlerinde daha fazla taşımak istemediler.
Dönemin Milli Türk Talebe Birliği ise gazilerimizin bu onurlu davranışı karşısında siper edilen göğüsleri boş bırakmak istemedi. Bir yeni madalya yaptırmaya karar verdi. Maddi kaynakları yoktu. Bunu Sanat Güneşi Zeki Müren duydu. Vatan sevgisi ile dolu olan yüreğinin sesi ile gazilerimize basılacak yeni madalyaların tüm masrafını üstlendi. Onun bu konuda tek şartı vardı. Madalyaların tüm gazilerimize ulaşması ve adının gizli tutulması. Böylece madalyalar yapıldı ve gazilerimize iletildi. O madalyaların adı "Zeki Müren Madalyası" olarak kaldı. 18 ayar altından yapılan bu madalyaların bir yüzünde Milli Türk Talebe Birliği logosu ile "Kore Gazileri Milli Hizmet Armağanı" ifadesi yer alıyor. Diğer yüzünde ise tüm Kıbrıs Adası'nın haritası ile Milli Türk Talebe Birliği yazısı bulunuyordu.
Sanat Güneşinin vefatının ardından oluşturulan Zeki Müren burs fonundan bugüne kadar 68 şehirde öğrenim gören öğrencilere 3 bin 458 burs sağlandı. Burs fonundan 2020-2021 öğrenim yılında 261 öğrenci ayda 700 TL tutarında burs alacak. Ayrıca Mehmetçik Vakfı'na bıraktığı mirasından da şehit aileleri, okuyan çocukları ve gazi ailelerine düzenli maaş ödenmekte.
Bülent Ersoy’un onca lafına, onca sözüne, onca ithamına ve onca kinine Zeki Müren’in cevabını yayınlıyorum “Ne köşklerde ne sarayda / Ne dünyada ne de ayda / Benim yerim çok uzakta dualarla yaşıyorum”