Bana Acının Resmini Çizebilir Misin Abidin?

İlknur Yılmaz yazdı...

İlknur Yılmaz Yazar ilknur.yilmazca@gmail.com

6 Şubat...

Kayıtlara 'asrın felaketi' olarak geçti...

Kalplere, vicdanlara nasıl geçtiğini ise anlatacak kelime yok.

Etkilenen 11 il...

Ölü sayısı 53 bin 537...

Dile kolay...

On binlerce aileye düşen yangın ve milyonları etkileyen acı...

Biraz size o günlerden bahsedeceğim;

Üzerinden tam bir yıl geçti ama sokaklardaki ölü kokusu hala burnumda...

Her kepçe atıldığında enkaz tozuyla birlikte yükselerek daha da artan, bölgedeki sağ olan herkesin içine solumak zorunda kaldığı, 'atmosfere çığlıklar şeklinde karışan' bedenlerin kokusu...

Hayalet bir şehirde bulunduğumu hissettiren enkaz halindeki caddelerden geçerken şunu düşünmüştüm:

"Kıyamet kopmuş, herkes ölmüş, ben de dünyadaki son insan kalmışım"

"I am Legend" filmi gerçek olmuş da Will Smith'in filmdeki rolünü sanki ben canlandırıyormuşum gibiydi...

O esnada tam olarak böyle hissettim. Daha ötesi inandım...

Gördüğün manzaranın etkisinde afallamış haldeyken senden daha büyük şok halindeki insanları görünce, göz bebeklerin iyice büyüyor, hayatı bir kez daha sorguluyorsun...

Bu kadar can kaybına karşılık tek bir göz yaşı olmaz mı?

Yoktu...

Herkes olayın o kadar şokundaydı ki, kimse olup biteni idrak edemiyordu.

Şöyle bir örnekle anlatayım;

Kahramanmaraş'ta, beni gideceğim yere götürmek üzere arabasına alan çiftten; eşinin yanında oturan hanımefendi bir sigara yaktı, başladı parmağıyla göstermeye...

-"Şurası abimlerin eviydi, yıkıldı. 3 çocuğu ve eşiyle birlikte can verdi"
-"Burası da abimin benzinliğiydi, burası da yıkıldı"
-"Burada da ablamlar oturuyordu, onlar da ailecek yok oldular"

Ben hemen araya girdim;

"Eşinizin ailesi peki?" diye...

-"Eşimin ailesinden kimse kalmadı, sadece eşim sağ..."

Ne diyeceğimi bilemez halde, sesli düşünerek ve sesim titreyerek dedim ki;

"Şaka gibi. Tüm aileniz yok oldu yani..."

Öndeki depremzede hanımefendi;

dalgın ve düşünceli bakışlarıyla sigarasından bir duman çekti, arkasına dönüp bana aynen şöyle dedi:

"Sen bana bir baksana, bize bir baksana... Hiç bu kadar yakınını kaybetmiş gibi miyiz? Şu halimize bir bak! Ne yaşıyoruz, neyin içindeyiz bilmiyorum ben şu an. İdrak edemiyorum!"

Şok halinde olmak ne demek; o an o kadının gözlerinde gördüm...

Sessizliğin ne kadar önemli olduğunu; enkaz çalışmaları yapılırken uzaktaki trafik bile durdurulduğunda, kimsenin kıpırdamaması gerektiğinde anladım...

Çaresizliğin ne demek olduğunu; abisinin cesedini bulmak için enkazın başından günlerce ayrılmayan Osman'da gördüm...

Mesut Hançer, enkaz altında hayatını kaybetmiş kızının elini bırakmadan tutarken öğrendi tüm dünya acının ne demek olduğunu...

Peki ya acıyı dindirmenin ne demek olduğunu kim öğretecek bize?

Bunu öğretebilecek bir güç varsa ne olur çıksın gelsin...

Hemen, şimdi gelsin!

Tüm yazılarını göster