Nasr Suresi okunuşu, Türkçe meali, fazileti ve tefsiri (İzaca nasrullahi suresi okunuşu)

Nasr Suresi, namaz sureleri arasında yer alıyor. Kur'an-ı Kerim'in son surelerinden olan Nasr Suresi, üç ayettir. Yardım anlamına gelen Nasr, surenin ilk ayetinde geçiyor. İşte Nasr suresi Arapça yazılışı (Nasr Suresi Arapça okunuşu), Nasr suresi meali ve sure hakkında bilgiler...

Abone ol

Kur'an-ı Kerim'in 110. suresi olan Nasr Suresi, en son inen suredir. Medine döneminde nazil olan Nasr Suresinde Allah’ın Hz. Peygamber’e nasip ettiği zafer, fetih ve fetih sonrası insanların grup grup İslâm’a girmelerinden bahsedilmektedir. İşte Nasr Suresi, Nasr suresinin anlamı ve tefsiri ile okunuşu, izaca nasrullahi suresi...

NASR SURESİ OKUNUŞU

Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm.

1- “İzâ câe nasrullâhi ve’l-fethu.

2- Ve raeyte’n-nâse yedhulûne fî dînillâhi efvâcâ.

3- Fe sebbih bi-hamdi Rabbike vestağfirhu innehû kâne tevvâbâ.

NASR SURESİ ANLAMI

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

1- “Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman,

2- Ve insanların, Allah’ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğün zaman,

3- Hemen Rabbini överek tesbih et ve O’ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.

NASR SURESİ NAZİL OLUŞU

Mushaftaki sıralamada yüz onuncu, iniş sırasına göre yüz on dördüncü sûredir. Medine döneminde Tevbe sûresinden sonra nâzil olduğu ve tam sûre olarak Kur’an’ın en son inen sûresi olduğu kabul edilmektedir (Elmalılı, IX, 6234). Sûrenin Vedâ haccı esnasında Mina’da indiği rivayet edilir (bk. Şevkânî, V, 602).

NASR SURESİ KONUSU

Nasr suresinde Allah’ın Resulullah'a (s.a.v.) nasip ettiği zafer, fetih ve fetih sonrası insanların grup grup İslam’a girmelerinden bahsedilmiştir. Nasr suresi "iza cae" veya "iza cae nasrullah" suresi olarakta bilinir.

Nasr kelime anlamı olarak; “yardım, zafer” anlamına gelmektedir.

NASR SURESİNİN FAZİLETLERİ

Nasr suresi her ne kadar 3 ayeti olan kısa bir sure olsa da verdiği mesajlar ve müjdelerle çok mukaddes bir suredir.

Nasr, temelde Mekke’nin fethiyle alakalı bir suredir. Surede Mekke’nin fethi gerçekleşerek insanların İslamiyet’e yöneldikleri görüldüğü zaman Resulullah’tan (s.a.v.) hamd ederek af dilemesi istenmiştir.

Mübarek Nasr suresi, Yüce Allah’ın (c.c.) Resulüne (s.a.v.) ilahi zaferi müjdelediği ve peşine de kendisine hamd ve tövbe etmesini isteyerek bir mesaj vermektedir.

Bu surenin fazileti Allahuteala’nın (c.c.) İslamın ve Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ilahi zafere ulaşma yolunda yardım etmiş olmasıdır. Aynı zamanda da İslami zaferin ardından Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) vefatının yaklaştığı ima edilmiş ve Resulullah’tan (s.a.v.) Allah’a (c.c.) hamd ederek tövbe istiğfar etmesi istenmiştir.

Bazı hadisi şeriflerde de Nasr suresinin faziletlerinden bahsedilmiştir.

Hz. Aişe'den (r.a.) rivayet edildiğine göre; "Nasr suresi indikten sonra Resulullah hiçbir namaz kılmadı ki
onun içinde "Ey rabbim, seni teşbih eder ve sana hamd ederim. Ey Allah'ım sen beni affet." demiş olmasın." (Buhari, K. Tefsir el-Kur´an, Sure: 110, bab: 1)

Hz. Cubeyr'den (r.a.) rivayet olunur ki, bir gün Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) kendisine bir gün şöyle buyurmuştur; "Bir sefere çıktığın zaman arkadaşların içinde hâli en güzel ve azığı en bol bir kimse olmak ister misin ey Cübeyr? Öyle ise şu beş sureyi oku: Kafirun, Nasr, İhlas, Felak ve Nas sureleri. Her sureye besmele ile başla ve besmele ile bitir.” (Heysemî, X, 134)

DİYANET NASR SURESİ TEFSİRİ

Müfessirlere göre Allah’ın yardımından maksat, Mekke putperestlerine veya bütün düşmanlarına karşı Allah’ın Hz. Peygamber’e yardım etmesi ve onu zafere kavuşturmasıdır; mecazen “dinin kemale ermesi, son şeklini alması” anlamında da yorumlanmıştır. “Fetih”ten maksat ise başta Râzî’nin “fetihlerin fethi” dediği Mekke’nin fethi olmak üzere Hz. Peygamber’e nasip olan bütün fetihlerdir. Fetih mecaz olarak “Hz. Peygamber’e verilen ilimler, dünya nimetleri, cennet” olarak da yorumlanmıştır (Râzî, (XXXII, 153-155; Şevkânî, V, 602-603).

Sûrede Hz. Peygamber’in şahsında genel olarak müminlere hitap edilerek Allah Teâlâ kendilerine bir nimet ve yardım lutfettiğinde O’na hamd ve şükretmeleri gerektiği ifade edilmektedir. Müminler Mekke döneminde fakir ve güçsüzdü; müşriklerin kendilerine yaptıkları zulme karşılık verecek durumda değillerdi. İnsanlığı kurtuluşa çağıran Hz. Peygamber, çağrısına olumlu cevap alamadığı için üzülüyor, hatta kendi kavmi tarafından din konularında yalan söylemekle suçlanıyordu (bk. Hûd 11/12; En‘âm 6/33-35). Fakat Medine döneminde müminler güçlenerek kendilerine haksızlık eden inkârcılara karşı savaşacak duruma geldiler ve fetihler başladı. Bu durum Araplar’ın İslâm’a girmesinde büyük etken oldu. Özellikle Mekke’nin fethinden sonra Arap kabileleri savaşmaksızın İslâm’ın hâkimiyetini kabul etmiş ve akın akın İslâm’a girmişlerdir. 2. âyet bunu ifade etmektedir. 3. âyette ise daha önce müşrikler tarafından “sihirbaz, şair, kâhin, mecnûn” gibi yakışıksız sıfatlarla nitelenerek her türlü hakarete mâruz bırakılan Hz. Peygamber’e, kendisini bu durumdan kurtaran Allah’a hamd ve şükretmesi emredilmektedir. Mekke’den hicret ederken Sevr mağarasında gizlendiğinde yanında sadece Hz. Ebû Bekir vardı; şimdi ise binlerce sahâbî ile birlikte Mekke’yi fethetmiş, bu arada tarihin en büyük ve en yapıcı inkılâbını gerçekleştirmişti. İşte bu sebeple müminlerden yüce Allah’a hamdetmeleri, kendilerine nasip edilen zafer ve fetih nimetlerinin şükrünü yerine getirmeleri istenmektedir.

Hz. Peygamber’in günahtan korunduğu bilinmektedir (ismet). Buna rağmen ona Allah’tan af dilemesi emredildiğine göre bunun mânası ya ümmeti için, onların adına af dilemesi veya –günahtan uzak dursa bile– Allah’tan af dilemek kullukta kemalin gereği olduğu için “Allah’ın lutuf ve inâyetine her zaman muhtaç olduğunu dile getirmesi, her şeye rağmen ibadetlerini mükemmel görmeyip bu sebeple O’ndan af dilemesi”dir. Bu sûre indikten sonra Hz. Peygamber’in, “Allahım! Sana hamd eder ve seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Beni bağışla, çünkü sen tövbeleri kabul edensin!” anlamındaki duayı sık sık tekrarladığı rivayet edilmektedir (İbn Kesîr, VIII, 532-533; ayrıca bk. Fetih 48/1-3).

Sahabeden bazıları bu âyetlerden Hz. Peygamber’in görevinin tamamlandığı ve artık vefatının yakın olduğu sonucunu çıkarmışlardır (bk. Buhârî, “Tefsîr”, 110). Bundan dolayı sûreye “vedalaşma” anlamında “Tevdî” ismi de verilmiştir. Nitekim bu âyetler indikten sonra Hz. Peygamber’in ancak seksen gün gibi kısa bir süre yaşadığı rivayet edilmektedir (bk. Kurtubî, XX, 233).

Balkonda felçli hastaya şiddete gözaltı 3. Sayfa 14 yaşındaki çocuk kamburluk ameliyatı oldu Sağlık 9 Eylül İzmir'in Kurtuluşu için en güzel kutlama mesajları Yaşam Survivor AllStar 2024 yarışmacısı Aleyna Kalaycıoğlu kimdir? Yaşam