Hadid Suresi Türkçe-Arapça okunuşu, Diyanet meali, fazileti, konusu

Hadid Suresi, Kur'an-ı Kerim'in sıralamada elli yedinci, iniş sırasına göre doksan dördüncü suresidir. Sûre, adını 25. âyette geçen “elHadîd” kelimesinden almıştır. Hadîd, demir demektir. 29 ayet olan Hadid Suresi okunuşu ile sureyi ezberleyebilir, Türkçe meali ile anlamını öğrenebilirsiniz. İşte Hadid Suresi okunuşu, fazileti, konusu...

Abone ol

Hadid Suresi, Medine'de nazil olmuştur. Sûrede başlıca, tüm kâinatın Allah’a ait olduğu ve kâinatta dilediği gibi tasarruf edeceği, Allah’ın dinini yüceltmek için can ve mal ile mücadelenin gerekliliği, dünya hayatının geçiciliği ve aldatıcılığı konu edilmektedir. İşte Hadid Suresi Türkçe-Arapça okunuşu, meaki, fazileti, konusu...

HADİD SURESİ OKUNUŞU

Bismillahirrahmanirrahim

1. Sebbeha lillahi ma fiyssemavati velardı ve huvel’aziyzulhakiymu.

2. Lehu mulkussemavati vel’ardı yuhyiy ve yumiytu ve huve ‘ala kulli şey’in kadiyrun.

3. Huvel’evvelu vel’ahıru vezzahiru velbatınu ve huve bikulli şey’in ‘aliymun.

4. Huvelleziy halekassemavati vel’arda fiy sitteti eyyamin summesteva ‘alel’arşi ya’lemu ma yelicu fiylardı ve ma yahrucu minha ve ma yenzilu minessemai ve ma ya’rucu fiyha ve huve me’akum eyne ma kuntum vallahu bima ta’melune besıyrun.

5. Lehu mulkussemavati vel’ardı ve ilellahi turce’ul’umuru.

6. Yuliculleyle fiynnehari ve yulicunnehare fiylleyli ve huve ‘aleymun bizatissuduri.

7. Aminu billahi ve resulihi ve enfiku mimma ce’alekum mustahlefiyne fiyhi felleziyne amenu minkum ve enfeku lehum ecrun kebiyrun.

8. Ve ma lekum la tu’minune billahi verresulu yed’ukum litu’minu birabbikum ve kad ehaze miysakakum in kuntum mu’miniyne.

9. Huvelleziy yunezzilu ‘ala ‘abdihi ayiten beyyinatin liyuhricekum minezzilimati ilennuri ve innallahe bikum lereufun rahıymun.

10. Ve malekum ella tunfiku fiy sebiylellahi ve lillahi miyrasussemavati vel’ardı la yesteviy minkum men enfeka min kablilfethı ve katele ulaike a’zamu dereceten minelleziyne enfeku min ba’du ve katelu ve kullen ve’adallahulhusna vallahu bima ta’melune habiyrun.

11. Men zelleziy yukridullahe kardan hasenen feyuda’ıfehu lehu ve lehu ecrun keriymun.

12. Yevme terelmu’miniyne velmu’minati yes’a nuruhum beyne eydiyhim ve bieymanihim buşrakumulyevme cennatun tecriy min tahtihel’enharu haliduyne fiyha zalike huvelfevzul’azıymu.

13. Yevme yekululmunafikune velmunafikatu lilleziyne amenunzurna naktebis min nurikum kıylerci’u veraekum feltemisu nuren feduribe beynehum bisurin lehu babun batınuhu fiyhirrahmetu ve zahiruhu min kıbelihul’azabu.

14. Yunadunehum elem nekun me’akum kalu bela ve lakinnekum fetentum enfusekum ve terabbastum vertebtum ve ğarretkumul’emaniyyu hatta cae emrullahi ve ğarrekum billahilğaruru.

15. Felyevme la yu’hazu minkum fidyetun ve la minelleziyne keferu me’vakumunnaru hiye mevlakum ve bi’selmesıyru.

16. Elem ye’ni lilleziyne amenu en tahşe’a kulubuhum lizikrillahi ve ma nezele minelhakkı vela yekunu kelleziyne utulkitabe min kablu fetale ‘aleyhimul’emedu fekaset kulubuhum ve kesiyrun minhum fasikune.

17. İ’lemu ennallahe yuhyiyl’arda ba’de mevtiha kado beyyenna lekumul’ayati le’allekum ta’kılune.

18. İnnelmusaddikıyne velmusaddikati ve akredullahe kardan hasenen yuda’afu lehum ve lehum ecrun keruymun.

19. Velleziyne amenu billahi ve rusulihi ulaik humussıddiykune veşşuhedau’ınde rabbihim lehum ecruhum ve nuruhum velleziyne keferu ve kezzebu biayatina ulaik ashabulcahıymi.

20. I’lemu ennemelhayatuddnuya le’ıbun ve lehvun ve ziynetun ve tefahurun beynekum ve ziynetun ve tefahurun biynekum ve tekasurun fiyl’emvali vel’evladi kemeseli ğaysin a’cebelkuffare nebatuhu summe yekunu hutamen ve fiyl’ahıreti ‘azabun şeduydun ve mağfiretun minallahi ve rıdvanun ve melhayatuddunya illa meta’ulğururi.

21. Sabiku ila mağfiretin min rabbikum ve cennetin ‘arduha ke’ardissemai vel’ardı u’ıddet lilleziyne amenu billahi ve rusulihi zalike fadlullahi yu’tiyhi men yeşa’u vallahu zulfadlil’azıymi.

22. Ma esabe min musıybetin fiyl’ardı ve la fiy enfusikum illa fiy kitabin min kabli en nebreeha inne zalike ‘alellahi yesiyrun.

23. Likeyla te’sev ‘ala ma fatekum ve la tefrahu bima atakum vallahu la yuhıbbu kulle muhtalin fehurin.

24. Elleziyne yebhalune ve ye’murunennase bilbuhli ve men yetevelle feinnallahe huvelğaniyyulhamiydu.

25. Lekad erselna rusulena bilbeyyinati ve enzelna me’ahumulkitabe velmiyzane liyekumennasu bilkıstı ve enzelnelhadiyde fiyhi be’sun şediydun ve menafi’u linnasi ve liya’lemallahu men yensuruhu ve rusulehu bilğaybi innallahe kaviyyun ‘aziyzun.

26. Ve lekad erselna nuhan ve ibrahiyme ve ce’alna fiy zurriyyetihimennubuvvete velkitabe feminhum muhtedin ve kesiyrun minhum fasikune.

27. Summe kaffeyna ‘ala asarihim birusulina ve kaffeyna bi’ıysebni meryeme ve ateynahul’inciyle ve ce’alna fiy kulubilleziynettebe’uhu re’feten ve ramheten ve rehbaniyyetenibtede’uha ma ketebnaha ‘aleyhim illebtiğae rıdvanillahi fema re’avha hakka ri’ayetiha feateynelleziyne amenu minhum ecrehum ve kesiyrun minhum fasikune.

28. Ya eyyuhelleziyne amenuttekullahe ve aminu biresulihi yu’tikum kifleyni min rahmetihi ve yec’al lekum nuren temşune bihi ve yağfir lekum vallahu ğafurun rahıymun.

29. Liella ya’leme ehlulkitabi ella yakdirune ‘ala şey’in min fadlillahi ve ennelfadle biyedillahi yu’t’yhi men yeşa’u’vallahu zulfadlil’azıymi.

HADİD SURESİ MEALİ

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

1. Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah’ı tesbih eder. O, kud­reti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır.

2. Göklerin ve yerin mutlak mülkiyeti ve hâkimiyeti yalnızca O’nun­dur. O, diriltir ve öldürür. O’nun her şeye gücü yeter.

3. O Evvel’dir, Âhir’dir, Zâhir’dir, Bâtın’dır. O her şeyi hakkiyle bilir.

4. Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da arşa istivâ eden O’dur. O yere gireni de, ondan çıkanı da, gökten ineni de, göğe yükseleni de bilir. Nerede olursanız olun, O dâimâ sizinle beraberdir. Allah, bütün yaptıklarınızı hakkiyle görmektedir.

5. Göklerin ve yerin mutlak mülkiyeti ve hâkimiyeti O’na aittir. Bütün işler Allah’a döndürülür; her konuda nihâî kararı O verir.

6. O geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar. O, göğüslerde saklanan bütün gizlilikleri bilir.

7. Allah ve Rasûlü’ne iman edin; O’nun geçici olarak yönetimini size bıraktığı servet, akıl ve istidat gibi şeylerden Allah yolunda harcayın. Sizden iman edip Allah yolunda harcayanlara büyük bir mükâfat vardır.

8. Peygamber sizi Rabbinize inanmaya çağırdığı halde size ne oluyor ki Allah’a iman etmiyor, imanın gerektirdiği itaat ve davranışta bulunmuyorsunuz? Üstelik Allah, sizden bu hususta kesin söz de almıştı. Eğer gerçekten inanmak istiyorsanız sözünüzü tutun!

9. O Allah ki, sizi inkâr ve cehâlet karanlıklarından kurtarıp iman ve ilim aydınlığına çıkarmak için kuluna bu apaçık âyetleri indirmek­tedir. Şüphesiz Allah, size karşı çok şefkatlidir, sonsuz merhamet sahibidir.

10. Size ne oluyor ki servet ve imkânlarınızı Allah yolunda harcamıyorsunuz? Oysa göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. İçinizden fetihten önce harcayıp savaşan kimse ile böyle yapmayan eşit değildir. Onların derecesi, fetihten sonra harcayıp savaşanlardan daha üstündür. Bununla beraber Allah, hepsine de cenneti va‘detmiştir. Allah, bütün yaptıklarınızdan hakkiyle haberdardır.

11. Kim Allah’a güzel bir borç verecek olursa, Allah onu, veren için kat kat artırır. Ayrıca onun için bol, pek değerli ve hiç eksilme­yecek bir mükâfat vardır.

12. Kıyâmet günü mü’min erkekleri ve mü’min kadınları görürsün ki, iman ve sâlih amellerinin nurları önlerinde ve sağ taraflarında onları aydınlatmaktadır. Melekler onlara: “Bugün sizin müjdeniz, içlerinde ırmaklar akan cennetlerdir; orada ebedî kalacaksınız. İşte en büyük başarı ve kurtuluş budur!” derler.

13. O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar, mü’minlere: “Ne olur, bizi bekleyin, bizden tarafa bakın da nûrunuzdan istifade edelim” derler. Onlara: “Başarabilirseniz dünyaya geri dönün de, orada bir nûr edinin!” denilir. Derken, mü’minlerle aralarına bir duvar çekilir. Bu duvarın aralığından münafıkların pişmanlık içinde mü’minleri izleyecekleri bir kapısı vardır; o kapının mü’minlerin bulunduğu iç tarafında rahmet, münafıklara bakan dış tarafında ise azap vardır.

14. Münafıklar mü’minlere: “Biz dünyada sizinle beraber değil miydik?” diye bağırırlar. Mü’minler de: “Evet, beraberdiniz! Fakat siz kendi başınızı belâya soktunuz. Mü’minlerin başına musîbetlerin gelmesini bekleyip menfaatinize uygun fırsatlar kolladınız. Sürekli şüphe ve tereddüt içinde bocaladınız. Allah’ın dîni nasıl olsa bir gün sönecek şeklindeki kuruntularınız sizi oyaladı durdu. Derken, Allah’ın ölüm emri geliverdi; böylece o çok aldatıcı olan şeytan, sizi Allah’ın affı ve rahmetiyle aldattı.”

15. “Bugün ne sizden, ne de kâfirlerden hiçbir kurtuluş fidyesi kabul edilmeyecek! Varacağınız yer ateştir ki, size lâyık olan da budur. Ne kötü bir varış yeridir o ateş!”

16. İman edenlerin, Allah’ın zikri ve Kur’an’dan inen gerçekler karşısında kalplerinin saygı ve ürpertiyle yumuşayıp Allah’ın emirlerine tam teslim olma vakti hâlâ gelmedi mi? Sakın onlar, daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar! Çünkü o kitap verilenler, vahye muhatap olmalarının üzerinden belli bir zaman geçince, artık ona olan saygılarını yitirmişler ve neticede kalpleri kaskatı kesilmişti. Onların pek çoğu Allah’a taatten ve dinin sınırlarından çıkmışlardır.

17. Şunu bilin ki Allah, ölümünden sonra yeryüzünü nasıl tekrar diriltiyorsa, aynı şekilde yer gibi katılaşmış kalplerinizi de zikir ve Kur’an tilâvetiyle yeniden diriltir. Şüphesiz biz, aklınızı kullanmanız için kudretimizi gösteren delilleri böylece açıklamış bulunuyoruz.

18. Sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlarla Allah’a güzel bir borç verenlere, harcadıkları şey kat kat fazlasıyla geri ödenir. Üstelik onlar için bitmez tükenmez, pek değerli bir mükâfat vardır.

19. Allah’a ve peygamberlerine iman edenler, Rableri katında özü sözü doğru, bu konudaki hassasiyetleri sebebiyle doğruluk kendi­lerinde seciye hâline gelmiş kimseler ve hayatlarıyla gerçeğe şâhitlik edenler olarak yazılacak ve öyle muâmele göreceklerdir. Onlar için, kendilerine has mükâfat ve nûr vardır. Buna karşılık inkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da kızgın alevli cehennemin yoldaşları olacaklardır.

20. İyi bilin ki dünya hayatı ancak bir oyundan, bir eğlenceden, bir süs ve gösterişten, aranızda bir öğünmeden, mal ve evlatta çokluk yarışından ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibi ki, onun bitirdiği ekinler çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kuruyuverir de sen onu sapsarı kesilmiş görürsün. Ardından da çerçöp hâline gelirler. Âhirette kâfirlere şiddetli bir azap, mü’minlere ise Allah’tan bir bağışlama ve rızâ vardır. Evet, dünya hayatı, aldatıcı bir menfaatten başka bir şey değildir.

21. O halde tevbe ve sâlih amellerle sizi Rabbinizin bağışlamasına eriştirecek sebeplere ve Allah ile peygamberlerine gerçekten inanmış olanlar için hazırlanmış bulunup, genişliği gökle yerin genişliği gibi olan bir cennete yarışırcasına koşuşun. Bu, Allah’ın bir lutfudur ki onu dilediğine verir. Gerçekten Allah büyük lutuf sahibidir.

22. İster kıtlık, kuraklık, deprem gibi yeryüzünde meydana gelen bir musîbet olsun, ister hastalık, açlık, ölüm gibi kendi canlarınızda, onu daha biz yaratmadan önce o bir kitapta yazılıdır. Şüphesiz bu, Allah’a göre pek kolaydır.

23. Elinizden giden şeylere üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle de şımarmayasınız diye böyle yaptık. Çünkü Allah, büyüklük taslayan ve insanlara karşı böbürlenen hiç kimseyi sevmez.

24. Böyle kimseler, kendileri cimrilik ettikleri gibi, insanlara da cimriliği öğütlerler. Fakat kim Allah’ın buyruklarından yüz çevirirse, iyi bilsin ki, Allah’ın hiç kimseye ihtiyacı yoktur; O her türlü övgüye lâyıktır.

25. Biz peygamberlerimizi apaçık delillerle gönderdik ve insanların adâleti ayakta tutmaları için beraberlerinde de kitabı ve adâlet terazisini indirdik. Bir de kendisinde büyük bir kuvvet ve insanlara birçok fayda bulunan demiri indirdik. Allah, bütün bunları, görmedikleri halde kendisine ve peygamberlerine yardım edenleri ortaya çıkarmak için size verdi. Şüphesiz Allah çok kuvvetlidir, karşı gelinemez bir kudrete sahiptir.

26. Biz Nûh’u ve İbrâhim’i de peygamber olarak gönderdik; ikisinin neslinden gelenlere de peygamberlik ve kitap verdik. Nesille­rinden gelenler içinde doğru yolu bulanlar vardır. Fakat pek çoğu büsbütün yoldan çıkmış kimselerdir.

27. Sonra onların ardından peş peşe peygamberlerimizi gön­derdik. Arkalarından da Meryem oğlu İsa’yı gönderdik ve ona İncil’i verdik. Onun izinden gidenlerin kalplerine şefkat ve merhamet yerleştirdik. Uydurdukları ruhbanlığa gelince, biz kendilerine onu farz kılmamıştık. Sadece Allah’ın rızâsını kazanmak için bunu kendileri icad ettiler; ne var ki ona da gereği gibi riâyet etmediler. İçlerinde hak­kiyle iman etmiş olanlara elbette mükâfatlarını veririz. Fakat onların pek çoğu büsbütün yoldan çıkmış kimselerdir.

28. Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve Pey­gam­beri Hz. Muhammed’e iman edin ki size rahmetinden iki kat versin, size aydınlığında yürüyebileceğiniz bir nûr nasip etsin ve sizi bağışlasın. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlayan, sonsuz merha­met sahibidir.

29. Ehl-i kitap da şunu bilsin ki, onların Allah’ın lutf u ihsânından herhangi bir şeye nâil olabilmeleri mümkün değildir. Her türlü lutuf ke­sinlikle ve sadece Allah’a ait olup onu dilediğine bahşeder. Allah, pek büyük lutuf sahibidir.

HADİD SURESİ KONUSU

Allah Teâlâ’nın bazı sıfatlarına, evrendeki mutlak egemenliğine dikkat çekilerek başlayan sûrede, iman ve infakın önemi üzerinde durulmakta, âhirette müminler münafıklardan ve kâfirlerden ayrılıp kurtuluşa ererlerken diğerlerinin içine düşeceği acı durum tasvir edilmekte, dünya hayatının âhiret inancından bağımsız olması halinde anlamını yitireceği, buna karşılık insanın iyi bir kul olabilmek için hıristiyan rahiplerinin yaptığı gibi dünyayı tamamen terketmesinin gerekmediği hususu işlenmektedir.

HADİD SURESİ FAZİLETİ

Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Hadid, Vakıa ve Rahman surelerini okumaya devam eden kişi, göklerin ve yerin melekütunda, ‘Firdevs Cennetinin sakini’ diye isimlendirilir.”(Suyuti, Câmi’ussağir, 4/467, no.6001,Beyhaki, Şü’abül-İman)

Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Hadid Suresini okuyan kişi, Allah’a ve peygamberlere iman etmiş olanlardan yazılır.”(Kadı Beyzâvî, Beyzâvî Tefsir (Envârut-Tenzîl ve Esrârut-Te’vîl), 2/472)

Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) uyumadan önce Müsebbihât (Kuran-ı Kerimde “Sübhane”, “Sebbeha”, ve “Yüsebbihu” kelimeleriyle başlayan İsra, Hadid, Haşr, Saff, Cuma, Teğabün ve A’la) surelerini okurdu. (Ebu Davud, Edeb, 17; Tirmizi, Fedailül-Kur’an, 21)

İrbad bin Sariye (Radıyallahü Anh) şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) uyumadan önce el-Musebbihat 8denilen sureleri) okur ve: “Bu surelerin içerisinde bir ayet vardır ki bin ayetten daha faziletlidir.” buyururdu.(Ebu Davud, Edeb, 98; Tirmizi, Dua, 22)

Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Kendinde şüphe ve vesveseden bir şey hissedersen, (besmele ile beraber Hadid suresinin 3. ayeti olan) ayetini oku.”

Ankara'da 28 Aralık'ta planlı elektrik kesintisi yapılacak Yaşam İki Michelin yıldızı sahibi Şef Ahmet Dede kimdir? Yaşam Türkiye'den 73 ülkeye çiçek ihracatı Gündem Tekirdağ'da hemşireye saldırı! Yaşam