Öcalan son görüşmede ne mesaj verdi? Tülay Hatimoğulları DEM Parti Grup Toplantısında açıkladı
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin grup toplantısında DEM Parti heyetinin 22 Ocak'ta İmralı'da görüştüğü Abdullah Öcalan'ın mesajlarını aktardı. Hatimoğulları, Öcalan'ın yoksulluk, hukuksuzluk, kadın düşmanlığı gibi konularda yol haritasını sunmaya hazır olduğunu kaydetti. Öcalan'ın "Bahçeli’nin yaklaşımı devlet aklıyla buluşursa tarihsel bir çıkışa vesile olur" dediğini aktaran Hatimoğulları "İktidar da artık güven arttırıcı somut adımlar atmalı" dedi.
Geçtiğimiz 28 Aralık'ta Abdullah Öcalan’nı İmralı’da ziyaret eden DEM Parti heyeti siyasi parti turlarını tamamlayarak topladığı brifleri Öcalan'a iletmek ikinci kez İmralı'ya gitti.
22 Ocak'ta gerçekleşen ikinci görüşmenin detayları saklı tutulurken DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin grup toplantısında Öcalan'ın mesajlarına yer verdi.
"BU FELAKETLERİN NEDENİ AŞIRI MERKEZİYETÇİLİKTİR"
Bolu Kartalkaya’daki otel yangınıyla sözlerine başlayan Hatimoğulları, "Bu felaketlerin nedeni aşırı merkeziyetçiliktir. Liyakatsiz atamalardır. Kurumların içini boşaltmaktır. Rant-rüşvet ilişkisidir. Bu faciaların asıl sorumlusu “Bütün yetki benim elimde olsun” diyerek yerel yönetimlerin yetkilerini ortadan kaldırmak isteyen iktidardır. Yerel yönetimleri muhalefet kazanınca 'kayyım atayayım, olmazsa yetkilerine el koyayım' diyen anlayış bu felaketlere zemin hazırlıyor. Türkiye yüzölçümü ve nüfusu bakımından büyük bir ülke. Yangın, deprem, sel vb. felaketlerin ölümlerle sonuçlanmasını engellemenin yolu kent kent altyapıyı sağlıklı bir şekilde inşa etmek, denetlemek, kuralları harfiyen hayata geçirmekle mümkündür" dedi.
"DERHAL İSTİFA ETMELİDİR"
Grand Kartal otelde 36'sı çocuk 78 kişinin ölümünden Kültür ve Turizm Bakanlığı'nı sorumlu tutan Hatimoğulları, "Lamı cimi yok. Kültür ve Turizm Bakanı başta olmak üzere, bu felakette sorumluluğu olanlar derhal istifa etmelidir. Sadece istifa da yetmez, yargı önünde göz göre göre gelen katliamın hesabını da vermeliler. Kültür ve Turizm Bakanı derhal istifa etmelidir. Bu bir tercih değil, bir zorunluluktur" ifadelerini kullandı.
İKİNCİ İMRALI GÖRÜŞMESİNDE NELER KONUŞULDU?
Hatimoğulları, ikinci İmralı ziyaretiyle ilgili olarak da şunları kaydetti:
"Hepimizin merakla beklediği ikinci İmralı görüşmesi gerçekleşti. İmralı görüşmesinde neler konuşuldu? İmralı'da ortaya çıkan yol haritası ne? Ben öncelikle Sayın Öcalan'ın dışarıdaki bütün yurttaşlarımız gönderdiği selamı buradan sizlerle paylaşmak istiyorum.
"BEKLE-GÖR POLİTİKALARINA TEVESSÜL ETMEK EN BÜYÜK KÖTÜLÜKTÜR"
Sayın Öcalan, küresel, bölgesel ve ulusal krizlerin üst üste bindiği tarihsel bir dönemden geçtiğimizi değerlendirmiştir. 'Bu üst üste binmiş kriz döneminde, Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesiyle ilgili oyalama, zaman kazanma, bekle-gör politikalarına tevessül etmek, Türkiye halklarına yapılacak en büyük kötülüktür' demiş.
"ŞİDDET VE ÇATIŞMA ZEMİNİNDEN DEMOKRATİK HUKUK ZEMİNİNE..."
Yaşanan krizlere karşı Türkiye toplumunu ve bölge halklarını korumanın yolu bellidir. Sayın Öcalan’ın çağrısı nettir. Türkiye’yi demokrasi zeminine çekmek, krizlerden kurtarmanın tek çaresidir. Bu kapsamda, Sayın Öcalan meseleyi şiddet ve çatışma zemininden demokratik hukuk ve demokratik siyaset zeminine çekmeyi hedeflediğini bir kez daha ısrarla vurgulamıştır.
Sayın Öcalan’ın son görüşmede vurguladığı gibi tarihin kritik dönemeçlerinde sağlanan ortaklaşmalar, sorunların çözümüne önemli katkılar sağlar. 22 Ocak tarihindeki görüşmede Sayın Öcalan, mevcut sorunların ancak demokratik hukuk yoluyla kökten çözümünün mümkün olduğunu vurgulamıştır.
"KENDİ YOL HARİTASINI SUNMAYA HAZIR"
Sayın Öcalan, şu hususların önemle altını çizmiştir: Sürekli beka kaygısı üreterek işçi ve emekçinin alın terinin güvenlik politikalarına harcandığı, yoksulluğun derinleştiği, hukuksuzlukların sıradanlaştığı, sömürünün yaygınlaştığı, kadın düşmanlığının arttığı bu kısır döngüden çıkmanın yol haritasını sunmaya hazır olduğunu ifade etmiştir. Türkiye’nin tüm prangalarından kurtulmasının zeminini oluşturmaya hazır olduğunu güçlü bir şekilde dile getirmiştir.
Evet biz de diyoruz ki; tarihin bu kırılma döneminde Türkiye tüm prangalarını atmalı, yüz yıllık ezberlerden ve kısır döngülerden kurtulmalıdır.
"BAHÇELİ’NİN YAKLAŞIMI DEVLET AKLIYLA BULUŞURSA TARİHSEL BİR ÇIKIŞA VESİLE OLUR"
Ayrıca Sayın Öcalan, son görüşmede heyetimize, Bahçeli’nin yaklaşımının devlet aklıyla buluşması halinde barışa hizmet edecek tarihsel bir çıkışa vesile olacağını belirtmiştir.
"İKTİDAR DA ARTIK GÜVEN ARTTIRICI SOMUT ADIMLAR ATMALI"
Özellikle tarihe not düşerek altını çiziyoruz; bizler de DEM Parti olarak diyoruz ki, bu konuda iktidar da artık güven arttırıcı somut adımlar atmalı, güçlü bir çözüm iradesi ortaya koymalıdır. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için iktidar tarafından toplumun tümünü kapsayan ve demokrasiyi esas alan güven arttırıcı adımlar atılmalıdır.
Barış, gergin fay hatları üzerine inşa edilemez. AKP’nin yıllardır gerdiği fay hatlarını daha fazla germeye çalışması, en çok barış ve demokrasi umudunu yaralıyor. Öyle yeni anayasa çağrıları yaparken, MGK’nın kırmızı kitap denen gizli anayasasına sarılarak demokrasi gelmez. Bu ülkenin gizli anayasaya değil, demokratik anayasaya ihtiyacı var. Türkiye halklarını darbe, vesayet, isyan ve şiddet zeminlerinden kurtararak, demokrasi, barış, ortak yaşam zeminine taşımanın tarihsel sorumluluğuyla karşı karşıyayız.
Yüz yıldır başkaldırı ve bastırma ikileminde acı dolu bir tarih yaşadık. Bu artık aşılmalıdır. Bin yıl boyunca kazanılan “ortak kader” düşüncesi, yüzyılda kaybettirilen bir inkarla karşılandı. Bugün derdi demokrasi ve hukuk olan herkese çağrımızdır; DEM Parti’ye güvenin. Bizler Türkiye’nin demokratikleşmesinin hilafına olacak en ufak bir şeyi asla kabul etmedik ve etmeyeceğiz.
Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt barışı derken ne anlıyoruz, tek tek anlatalım... Emeğin sömürülmediği, emekçinin, emeklinin hakkını aldığı, halkların varlığının inkâr edilmediği, kendisini özgür ve eşit bir biçimde ifade edebildiği, Alevilerin eşit yurttaş olduğu, doğanın katledilmediği, kadınların eşit ve özgürce yaşadığı, çocukların istismara uğramadığı ve katledilmediği, güvende yaşadığı, gençlerin işsiz kalmadığı bir düzeni kast ediyoruz."