Eğitimcilere yeni müfredatı sorduk! 'Tarikat, cemaat ve yamalı bohça'

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında hazırladığı yeni müfredat kamuoyunda tartışmalara yol açtı. Kamuoyunda yankı uyandıran taslak sonrası Eğitim-Sen Kurucu Genel Başkanı ve eski Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya ile eğitimle ilgili çalışmalarıyla ses getiren gazeteci Abbas Güçlü'ye görüşlerini sorduk.

Abone ol

Millî Eğitim Bakanlığı’nın, 'Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli' müfredatını kamuoyuyla paylaşmasının ardından 'Biyoloji' ve 'İnkılâp Tarihi' başta olmak üzere yapılan ana değişikliklerin tartışmaları sürerken; Eğitim-Sen Kurucu Genel Başkanı ve eski CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya ve usta gazeteci Abbas Güçlü müfredatla ilgili Haberet'e konuştu.

Hazırlanan eğitim müfredatının eğitim dünyasının görüşlerini dikkate alınmadan yapıldığını vurgulayan Yıldırım Kaya şunları kaydetti:

"MAARİF DİYEN MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI OLAMAZ"

Maarif sözcüğü Türkçe bir kelime değil. Osmanlı döneminde kullanılan bir sözcüktü. Harf inkılabından sonra Milli Eğitim Bakanlığı ismini aldı. Şimdi eğitimi maarif diye tarif eden bir bakanlık, Milli Eğitim Bakanlığı olamaz. Ders sürelerinde yüzde otuz beş oranında azaltma yaptık diyorlar ama Amerika'da, Avrupa'da haftalık ders şartı sayısı otuz saat. Ama Türkiye'de kırk saat. Bu saatte hiçbir değişiklik yok

"EVRİM TEORİSİNİN YERİNE YARATILIŞ TEORİSİ KOYUYORLAR"

 Biyoloji dersinde ki evrim teorisiyle ilgili yapılan değişikliğinde altını çizen Kaya, Dinsel öğelerin fazla olduğu bu müfredatta, evrim teorisinin yerine yaratılış teorisini koyarak evrim teorisini ortadan kaldırıyorlar. Çocuklar evrim teorisini de öğrenebilir. Yaratılış teorisini de öğrenebilir ama bunlar da yok. Ayrıca otuz yedi klasörden oluşan üç bin sayfadan ibaret bir taslağı bir haftada inceleyin, görüş bildirin diyor. Arkasından da şöyle bir şey diyor. Diyor ki on yıldır biz bunu hazırlıyoruz. Şimdi bakanlığa geleli bir yıl oldu On yıldır bu hangi yetkiyle hazırlamış, kiminle hazırlamış? ifadelerini kullandı.

"MÜFREDATI TARİKAT VE CEMAATLERLE HAZIRLAMIŞLAR"

Müfredatın hazırlanış süreciyle ilgilide kaygı duyduğunu belirten Kaya,

Tarikat ve cemaatlere eğitim öğretimi teslim etmiş bir Bakanlık. Şimdi müfredatı da onlarla birlikte hazırlıyor. Peki bunu kim uygulayacak? Öğretmenler. Öğretmenler yetiştirilmiş mi? Hayır. Peki bu müfredat eğitim öğretim yılına yetişecek mi? Bu da mümkün değil. Çünkü müfredat kabul edilecek. Müfredat kabul edildikten sonra kitap yazın siparişi verilecek. Kitaplar yazılanlar gelecek. Talim terbiye bunu inceleyecek. Daha sonra kitap yazımına geçilecek. Bunların hiçbiri yetişmesi de mümkün değil. Bir müfredat değişikliği olmaz olur mu? Tabii ki olur. Ama yeni bir müfredat gündeme getiriyorsanız önce bunun pilot uygulaması yapılır. Pilot uygulamasında eksik taraflar belirlenir ve tamamlanır. O ihtiyaca göre, yani cumhuriyetin ikinci yüzyılının ihtiyacına göre dünya ölçeğine de bakarak yeni bir müfredat yapılabilir. Türkiye yüz yılı müfredatı dediğinde neyi çocuklara vermek istiyor? Bu da tartışma konusu.

 ifadelerini kullandı.

Yıllarca televizyon ekranlarında üniversitelileri ağırlayan ve eğitimle ilgili yazılar yazan Abbas Güçlü de yeni müfredatla ilgili şunları söyledi: 

"YENİ MÜFREDAT, YAMASI OLAN BOHÇAYA DİKİŞ ATMAKTIR"

Müfredattan çok sistemsel bir değişikliğin olması gerekiyor. Yani bunun yerine daha farklı bir model düşürülmesinde yarar var. On iki yıllık zorunlu eğitim çok çok iyi oldu ama Türk bütün öğrencileri üniversiteleri sıraya dizen ve yanlış bir sistemdi. Çocuklar 17-18 yaşına kadar okullarda kalıyor. Lise mezunları iş bulamıyor. Örneğin genç spor takımları iş bulamıyor. Sporcu bulamıyor. Ustalar çırak bulamıyor. Neden? Öğrenciler dershanede. Yani ondan sonra da liseyi bitirip sonra öğrencileri yeniden çıraklığa yöneltmek ya da bir mesleğe yöneltmek çok çok zor oluyor. O yüzden bu dört dördün yerine okul öncesi eğitimi zorunlu hale getirip, temel eğitimi ilkokulu beş altı yıla çıkarıp ondan sonra çocukların ilgileri doğrultusunda eğitim planIama yapılması daha doğru olur. Başta Almanya olmak üzere gelişmiş ülkelerin pek çoğunda böyledir. Öğrencilerin yüzde altmış beş, yetmiş iki mesleki eğitime yönlendirilir. Yüzde otuz, otuz beşi de eğitimi, yani üniversiteye yönlendirilir. Ve ülke ihtiyaçları da genelde bu yönde olur. Şimdi biz bir yandan iş gücüne çok çok fazla ihtiyacımız var diyoruz. Öte yandan ara insan gücünü bugünün teknolojisi ya da bugünün koşulları çerçevesinde yetiştiremiyoruz. Bunu değiştirecek olan yeni müfredat değildir. Müfredat yani bir tane yaması olan bir bohçay bir tane daha dikiş atmak gibi bir şeydir

"DEĞİŞİKLİK YOK SADECE KAYDIRILMIŞ"

Eğitim politikasının temelden sorunlu olduğunun üstünde duran Güçlü,

"Yeni müfredatın eğitim anlamında bir katkı sağlayacağına sanmıyorum. Niye sanmıyorum? Çünkü değişen hiçbir şey yok. Müfredat programı öğretmenlerin ihtiyaçları ve taleplerine bağlı olsaydı daha farklı olurdu. Öğretmenler diyor ki; mesela kimya öğretmenleri laboratuvar ihtiyacımız var diyor. Laboratuvar uygulamalı eğitime geçmek için laboratuvar gerekir. Laboratuvar için de ayrı bir saat verilmesi gerekir diyor. İşte ilgili yeteneklere göre geliştirilecek bir sistem olsun diye. Eğitim müfredatlarının içinde müzik ve sanat atölyelerinin de olması lazım. Ülkemizde akademik eğitim çok yoğun bir şekilde. Ders sayımızda fazla içerikler de çok yoğun. Yani tamamen üniversiteye hazırlık yönünde bir müfredat programımız var. Bunda bir değişiklik beklenirken bunda hiçbir değişiklik yok yani sadece kaydırılmış. Üçüncü sınıftaki ikinci sınıfa, ikinci sınıftaki dördüncü sınıfa gibi bir kaydırmalar var." 

 Okullarda, eğitimde kimlik kazanımının olması gerektiğinin de tekrar altını çizen Güçlü,

"HER BAKAN GELDİĞİNDE EĞİTİM SİSTEMİ DEĞİŞEMEZ"

"Sonuçta herkes gidip de atom mühendisi olmayacak. Uzay mühendisi olmayacak örneğin çiftçi olacak. Örneğin ev hanımı olacak, öğretmen olacak. Örneğin teknisyen olacak insanlara çok daha farklı bilgilerle donatılması lazım. Farklı kimliklerin kazandırılması lazım. Devletin eğitim politikası da olması lazım. Biz bırakın devleti bırakın iktidarı, her bakan geldiğinde farklı projeler üretiyor. Birinin çok önemli dediği projeyi bir sonraki alıp çöpe atıyor. Böyle olmaması lazım. Yani kalıcı bir politika olması lazım. Gelen de onu geliştirmesi gerekirken biz sil başını anlatıyoruz. Yeniden yapıyoruz. En büyük sorun o zaten."
Özel'den kritik zirve açıklaması: Ne varsa hepsini konuştuk Gündem "Türk siyasetinin yumuşamaya ihtiyacı var" Gündem Selçuk Bayraktar'dan PKK destekçilerine şiirli yanıt Gündem CHP'li vekillerden müfredat protestosu Gündem