AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hasan Basri Yalçın Buket Aydın'a konuştu
Buket Aydın'a açıklamalarda bulunan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hasan Basri Yalçın, "Ekrem İmamoğlu'nun reklam faaliyetinden başka bir şey yapmadığını, Ankara'nın gerçek anlamda hak ettiği hizmetleri görmediğini, İzmir için söylenecek sözün tükendiğini hepimiz biliyoruz." dedi.
Buket Aydın ile Yüz Yüze'nin konuğu olan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hasan Basri Yalçın yerel seçimlere dair değerlendirmelerde bulundu.
CHP'nin yönetiminde olan büyükşehir belediyelerine dair eleştirilerde bulunan Yalçın, "Ekrem İmamoğlu'nun reklam faaliyetinden başka bir şey yapmadığını, Ankara'nın gerçek anlamda hak ettiği hizmetleri görmediğini, İzmir için söylenecek sözün tükendiğini hepimiz biliyoruz." ifadelerini kullandı.
Hasan Basri Yalçın'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
"Maden çalışması esnasında bir çökme ve toprak kayması ile karşı karşıya kalıyoruz. 9 işçimizden haber alamıyoruz, yakınlarına sabırlar temenni ediyorum, ürküntü verici bir süreç, konuyla ilgili adli süreç başlatıldı, 400 kişi derhal sevk edildi. Bir dağ olduğu gibi yerinden kayarak başka bir yere gidiyor ama umuyoruz ki işçilerimize sağ salim kavuşuruz.
Bizim bu yerel seçimi bir yerel seçim tadında yaşamak ve şehirlere hizmet götürmek olarak tasarlamak istiyoruz. Siyasi ortamın ve kutuplaşmanın farkındayız ama yakın dönemde bir genel seçimden çıktık. Siyasi tartışmaların ülke yönetimine dair biraz geride kalmasını temenni ediyoruz. Belediye seçimleri hepimizin güncel yaşamını etkileyecek temel bir mesele. Tabii ki adaylar siyasi partilerin ama öncelikle bu meselenin bizim şehirlerde hayatımızı daha kaliteli, güvenli yaşamasını sağlayacak bir mantıkla gitmeli.
Bir önceki seçimde kaybettiğimiz büyük şehirlerde hizmetlerin durduğunu ve bu açığı kapatmanın zor olduğunu düşünüyoruz ama mevcut adaylar buradan bir belediye başkanlığı çıkarmaya çalışıyor. Cumhurbaşkanımızın belediyecilik başarısından dolayı kazanmış bir parti AK Parti. AK Partili adaylar iyi hizmet verebilir, bu bizim uzmanlık alanımız. İstanbul, Ankara, İzmir gibi kentlerdeki olayları biliyoruz. Kentlerde hizmetin durduğunu biliyoruz. Ankara'nın hak ettiği hizmetleri görmediğini ve muazzam bir trafik sıkışıklığı yaşandığı görülüyor. İzmir'le ilgili söylenecek söz tükendi. Birçok alanda hizmetsizlik biliniyor.
Trafik ve benzeri meseleler olmakla birlikte bir tanesi de çok temel bir mesele. 1 yıl önce deprem felaketi yaşadık. İstanbul depremi 99'dan beri konuşuluyor. Geçtiğimiz yıl itibarıyla artık bunu kaçılamayacak bir deprem olduğunu görüyoruz. 11 ile yardım götürmenin ne kadar zor olduğunu gördük. İstanbul'da bir deprem olduğundan yardım nasıl ve nereden gidecek?
Siyasi tartışmalar, CHP'nin içindeki kavgayı kim kazanacak, HDP'ye ne verecekler, bir vatandaş olarak bunlar beni ilgilendirmiyor. Siyasi olarak o karar verildi. Biz şimdi şehirlerimizde kendi hayatımızı güvence altına alan kararlar vermeliyiz. Düzgün belediyecilik yapan adayın bilmem ne ittifakını kuruyoruz arkamda durun, o mesele bitti, seçimi kazandı Erdoğan, bu ülkenin tek meselesi de Erdoğan değil. Muhalif seçmene uzun zamandır bunu pompalıyorlar. Hepsi bir araya gelelim kurtulalım ile seçmeni oyaladılar.
Kentsel dönüşüm var mı, trafik ne olacak dünya bunu konuşurken biz ne yapalım, Erdoğan'a karşı burada kazanmış bir aday var bir tur, siz her şeyi bir kenara bırakın beni destekleyin. Neden? Eğer siz bu şehre doğru düzgün bir hizmet vermediyseniz, daha fazla kentsel dönüşüm projesi üretmediyseniz orada koltuk ele geçirme mücadelesi verdiyseniz 5 senenin sonunda söyleyecek bir şeyiniz olmuyor, ben bu kadar konut dönüştürdüm karnem burada, beni başka bir şehirle kıyaslayın, dersiniz, vatandaş da muhalefet eder.
İMAMOĞLU'NUN 'RAKİBİM MURAT KURUM DEĞİL' İFADESİ
Bu çok yakışıksız bir ifade. İşi kutuplaştıran bir Erdoğan nefreti üretmeye çalışarak burada kendi açıklarını görmezden gelmeye çalışmak. Gerçekten hizmet ettiyseniz Kurum'un projelerini beğenmiyorum ben daha iyisini yapacağım dersiniz, yaptığınız ne, hiçbir şey. Reklam, pankart bunun dışında. Belediye seçimlerinde seçime girerken 'ben daha iyiyim' dersiniz, Cumhurbaşkanıyla sizin ne ilginiz var? Herkes bunu desin o zaman. Böyle bir tuhaflık var mı? Uzun zamandır bunu yaşıyoruz, bunlar normal değil. Bunlardan uzaklaşmamız ve gerçeği konuşmamız lazım.
İstanbul'da kentsel dönüşüm gelmek mecburiyetindeyse kim ne söylüyor ona bakalım. Biz öncelikle kazanabilecek adaylar, Ankara'nın çeşitli beklentileri var, İstanbul'da kentsel dönüşüm acil ihtiyaç, bir önceki dönem bu işin Bakanlığını ve TOKİ'nin başkanlığını yapmış bir aday. Teknik ihtiyaca uygun bir aday. İzmir'de Hamza Dağ örneği. Mesele şu, bu şehirlerde karşılığı olan ve bu işleri becerebilecek adaylar. Gördük, kazandılar ama hiçbir şey yapmadılar.
1994'ten bu yana belediyecilik konusunda ilerlemiş ve aldığımız yerleri hizmete açmış bir partiyiz. Sezonluk değil yani, ben burada takılırım, hop, CHP liderliğine atlarım. Murat Kurum'un acil kentsel dönüşüme ihtiyaca olan bir kente aday gösterilmesi tamamen teknik bilgisi ile alakalı bir şey.
HATAY TARTIŞMALARI
Bunu uzun zamandır kayıkçı tayfası tabiriyle ifade ediyorum. Haliç'te kayıkçılar varmış, müşteri almak ister ve karşılıklı bir itme çekme şeklinde atışma olurmuş. Yeni seçim kazanmış, söylediği şeyleri yapan, istikrarlı bir programı olan, kafamda soru işareti yaratmayan bir iktidar var. Öbür tarafta ise bir aktörler gurubu var ve birbirlerine kayıkçı kavgasındaki gibi saldırıyorlar. Kılıçdaroğlu giderken içinde tonlarca skandal barındıran bir süreç yaşandı.
SELİM TEMURCİ'NİN 'MURAT KURUM' AÇIKLAMASI
Çünkü bu süreç organik değildi, yapay bir süreçti, hani parlamenter sistem gelmeliydi, bitti mi bu hedefiniz, Kılıçdaroğlu hani dedeydi, teneke çaldınız arkasından. Muhalif seçmenin son yıllarda yaşadığı bu hali görmek lazım. Siyasi elitler o kadar raydan çıktılar ki ne kendi işlerini yapabiliyorlar ne de doğru düzgün bir alternatif koyabiliyorlar. Bu millet en sonunda şunu düşünür, kim ne söz veriyor, hiç bir söz var mı yok. Ne diyor, 'az laf çok iş' demiş, hangi iş? Bütün kavramlar muğlaklaştırılıyor. Bir algı operasyonu, reklamcılık faaliyeti. Seçmenin gözünü boyamaktan ibaret.
Bu zamana kadar seçmeni de defalarca aldattınız ama hala aynı yöntemle devam ediyorlar. Hatay meselesi Lütfü Savaş ile ilgili CHP seçmeni tarafından desteklenmediğini herkes biliyor. Oradan onun burada bunun adamı kavgası, özünde başka bir şey yok, Hatay'ı yeniden planlamakla alakalı değil. Siyasetçilerin kendi aralarındaki kavgaya Hatay'ı feda etmeleri. Biz bir prensip kararıyla hareket ettik. Hakikaten evet, deprem çok yıkıcı bir depremdi, belediye başkanı tek başına yükün altından kalkamazdı ama Savaş meselesi CHP'lilerin bile diline düştü. Vatandaşı hiç kaile almadan kendi aralarında pozisyon alıyorlar. Kayıkçı kavgası bu işte.
İnsanlar çok kutuplaştık diyor ya, toplumsal refaha zarar veriyor, diyorlar. Belediye seçimlerinde en azından ne yapacağınızı anlatın, Kurum anlatıyor, lansman yapıyor. 'Benim projelerimi kopyala yapıştır' diyor, nerede?
LÜTFÜ SAVAŞ'IN ADAYLIĞI
Murat Kurum vatandaşla kucaklaşıyor, karşısındaki cevabı lakayt, tutarsız bir tavır. Biz bu meseleyi tutarsızlaştırmak yerine bizim adaylarımızın yapmak istediklerini anlatıyoruz. Diğer tarafta kendi aralarında neyin kavgasına veriyorlarsa versinler, Hataylı olduğunuzu düşünün, şehrinizin yeniden inşası lazım ama bir hafta içinde Lütfü Savaş aday olmayacak dediler, Zan dediler sonra, seçmen ne düşünecek burada, bunu düşünen yok.
Muhalif bir seçmen olabilirsiniz, 8 ay önceki seçimlerde AK Parti'ye oy vermeyeceğim deyip CHP'ye oy vermiş olabilirsiniz ama Lütfü Savaş'a oy vermek zorunda değilsiniz. Daha iyi inşa edilmiş bir şehir istiyorsanız hangi aday bunu diyorsa gidin ona verin. İstanbul'da yine CHP'ye oy vermiş olabilirsiniz. Şunu düşünmelisiniz, yarın bu şehirde bir deprem olursa evim sağlam olsa bile benim yaşamım tehdit altında olacak, ben bir ağustos böceği ile ömrümü geçiremem. Partime, ideolojime oy verdim ama belediyenin bununla ilgisi yok. En iyi hizmeti verecek olan kimse hala ideolojik tavrımla oy verirsem o zaman benim İzmir'e olanlardan hesap sorma şansım kalmıyor.
Kendi siyasi kariyerini desteklemekten başka bir şey yapmayan bir Belediye Başkanına ben neden oy vereyim? Vatandaş zaten Cumhurbaşkanımıza zaten oyunu verdi, şimdi şehirlerimizde hizmet için oy kullanacağız. Hamza Dağ bugün lansman yaptı, karşısında ne var şimdi, CHP diyor ki biz buraya ceketimizi koysak kazanıyoruz. O kadar alıştılar, Erdoğan'dan kurtulmak gibi bir hikayeyi o kadar satıyorlar ki, bu bozulamaz bir ezbere dönüştü. Biz buraya hizmet getirmek istiyoruz diyenlere oy vereceksiniz.
CHP'NİN İTTİFAKA KATILMAYANLARA TEPKİSİ
Akşener'e 3-6 mart tarihleri arasında edilen küfürler, hakaretler Allah hiçbir insan evladının başına vermesin. Bizimle değilsen cehennemliksin, lanetlenebilir tavrı, bu işte insanı en çok rahatsız eden. O kadar yüksek bir tahammülsüzlük ki bu, kendi fikri dışında hiçbir şeye tahammülü yok ve bir propaganda makinesi. İş yok ama laf çok. Birisini hedefe koyup bir gün Akşener bir gün başka birisi. Bir gece İmamoğlu'na bir gece Kılıçdaroğlu'na o makine o kadar kötü işleyen bir makine ki yıllarca Erdoğan'a hakaret etmek için kullanılan bir makine o.
Bu makine son 15-20 yıldır tamamen bir nefret makinesi oldu ve Cumhurbaşkanımıza hakaret ediyor. Akşener, İnce buna kaç gün değinemedi. Uzun yıllardır Erdoğan bu saldırının altında. Sırf düşünün ben AK Partiliyim diye, 'hee senin de anlaşıldı hikayen' neden olamaz mıyım, benim AK Partili bir başkasının İYİ Partili olma hakkı yok mu? Baştan bizi sorunlu görüyorlar, böyle bir mantık olabilir mi? Herkesin parti kurup ve iktidar olmak için çalışmaya hakkı var.
CHP MUHALEFETE DE PRANGA OLDU
CHP muhalefetin gelişmesine de pranga vuruyor. Yıllardır nefret söylemi üzerine kurulmuş bir siyaset. Erdoğan'a oy verenden nefret et, ona oy veren öğretmenden nefret et, gazeteciye hakaret et. AK Parti ya da MHP ile benzer bir ideolojiye sahip bir gazeteci olmak bile suç, yandaş falan. Bir siyasi görüşüm var bu 40 yıldır var.
NEFRET DİLİ
Lütfü Savaş ile ilgili tutum vatandaşın tepkisidir ya da bir sosyal medyadan tepki verildiğini 'sifonu çekeriz' falan dendiğini gördünüz mü? Bu nefret dili o kadar kolay ki ama ortaya bir proje koymak, bir şeye gönül vermek zor. Muhalefet ben size hiçbir şey vadetmiyorum, Erdoğan'dan kurtulmak istiyorsanız bize gelin.
Birebir ilişkiniz olmayan birinden nefret etmezsiniz. Özgür Özel'i beğenmiyorum ama nefret de etmiyorum ama insanları birebir ilişkisi olmayan insanlardan bile nefret etmeleri için propaganda yapılıyor, hepimizi etkiliyor, bu sefer kendilerine nefret kusmaya başladılar.
ÖZGÜR ÖZEL NEDEN AFİŞLERDE YOK?
Mansur Yavaş'ın reklamlarında da CHP logosu görülemeyecek kadar küçük. Kayıkçı kavgası bu işte. Oturmuş bir plan, ne yapacağını bilen bir parti olmayınca her yerinden birileri çekiştiriyor işte. Bizim aday belirleme sürecimiz oldu, anketler mi yapılmadı, ziyaretler mi yapılmadı sonrasında Cumhurbaşkanımız 3 hafta boyunca gece yarılarına kadar, Sivas'ın Kangal ilçesinin gençlik kollarına kadar herkesi dinledi, en sonunda bu kapsamlı çalışmanın sonunda adaylar açıklandı.
Aday olan da olmayan da kucaklaştı, liderlik budur işte. Bir de ittifakla gidiyoruz, MHP ile herhangi bir kavgamız yok. Niye, çünkü Erdoğan ile MHP lideri Bahçeli çeşitli prensipler etrafında bir ittifaka vardı ve tıkır tıkır işleyen bir süreç var. Türkiye'yi daha güçlü kılmak için bir anlaşmaya varılıp ittifak yapıldı.
Birisine ünlü ya da ünsüz ya da eğitimli diye başarılı olamaz diyemem, herkesin adayı şereflidir, onurludur, eğitimli de eğitimsiz de olacak, keşke toplumun her sınıfından temsilcilerimiz olsa. Bir kere bunu koyalım, vali rolünü iyi oynadı, belediye başkanlığını da iyi yapar demek çok ilkelce bir tavır. Ünlülerin siyasete girmesini de desteklerim, gerçekten siyasette bir karşılıkları var mı görsünler, dünya tarihinde hep asiller ilgilenirdi siyasetle.
Siyasette ülkeyi yönetmeye talip oluyorsunuz, şerefli bir alan ama bazen gazeteciler, bazen sanatçılar yapar böyle siyaseti küçümseyici bir tavır var bu son 200 yılın olgusu. Kapitalist bir ekonomi içinde büyüdüğümüz için siyaseti tehlikeli olarak görme eğilimimiz var.
İmamoğlu tatsız bir ruh hali içerisinde, CHP'lileri de azarladı, endişeli bir hali var. Kendi parti içerisinde verdiği bir mücadele, Murat Kurum'un farklı bir hava yaratması ve bizim meseleyi hizmet boyutunda tutuşumuz onu rahatsız ediyor. Biz seçimlerde de gereken kavgayı verdik. Erdoğan darbelere de terörlere de dik durarak kavga verdi. Kavga dili bizim tercihimiz değil.
Anketleri çok sağlıklı görmedim, Türkiye'de bence son iki haftaya girdiğinizde resim netleşir, çok büyük skandal olmadığı müddetçe doğru düzgün yapıldıysa aşağı yukarı resmi gösterir.
SOSYAL MEDYADA 'LİNÇ KÜLTÜRÜ' TEHLİKESİ
Sosyal medya çoğunlukla bazı kendi bilmezlerin bazı insanların böyle her türlü ahlaksızlığı yapabildiği bir alana ne yazık ki dönüşebiliyor. Her tedbir bizim otoriter bir rejim için ifade özgürlüğünü daraltmak için atılan bir adım olarak görülüyor. Nefret makinesi dediğim şey tam olarak bu işte, ona kendinizi bir kaptırdığınız zaman gidersiniz. Siz rahmetli bir AK Partili kadının ne kadar iyi bir insan olup olmadığını nereden biliyorsunuz. İnsanlara sürekli nefret etmesi söyleniyor, sürekli aynı hikayeler söyleniyor, bazı yayın organları var. Herkesten nefret ediyorlar, Tunceli'de bir komünist başkan vardı. Çok büyük emekçiydi, çevreciydi, adam geldi ben Kadıköy'de siyaset yapmak istiyorum, dedi. Ona 'senin yerin burası değil' dediler. Zihniyet, nefret dili dediğim şey tam olarak bu."